Mehmet Gökyayla
Nereden alacağımızı bilemediğimiz, her birinin ayrı ayrı satıldığı dükkânların var olmadığı değişik, garip şeylerin müşteriye sunulduğu dükkândır tuhafiyeci. Zaten tuhafiye kelimesi de doğrudan ‘tuhaf’ kelimesinden türeyerek bunu göstermektedir bir bakıma.[1] Düğmeden ipliğe, fermuardan çengelli iğneye, makasa, cımbıza varana kadar kategorize etmesi pek de kolay olmayan materyallerin satıldığı tuhafiyeci dükkânları, aslında gündelik hayatımızı kolaylaştıran önemli ve ilginçtir ki önemli olduğunun farkında olmadığımız mekânlar arasında yer almakta. Çocuklar ya da ruhu çocuk kalanlar için bambaşka bir dünya sunar tuhafiyeci dükkânları. O rengârenk düğmeler, kurdeleler, türlü çeşit giysi aksesuarı hayal dünyasına uzanan yolun kapısını çabucak aralar dükkâna girince.
Turgutlu’da tuhafiyeciliğin mazisine dair maalesef elimizde yeterli veri ve bilgi mevcut değil. Ancak kuvvetli bir ipucu, geçmişte bu şehirdeki tuhafiyeci dükkânlarının yerini anlamamıza yardımcı olmakta. Günümüzün Turgutlu Çarşısı, ilk yıllarından itibaren loncaların etkisiyle de olabilecek şekilde, bir arasta formunda oluşmuş ya da oluşturulmuş. Bunun günümüze ulaşan en önemli kanıtı da sokaklar isimlerinde gizli. Çarşıya girdiğimizde Tütüncüler, Keçeciler, Helvacılar, Manifaturacılar ve Yorgancılar gibi sokak isimleriyle karşılaşıyoruz. Geçmişte sokaklar, caddeler isimlendirilirken bu konuda açık ve resmî bir uygulama olmasa bile isimlerin kökeninde bir gerçeklik olduğunu düşünürsek Turgutlu Çarşısı’ndaki sokak isimlerinin de hikmeti ortaya çıkacaktır. 1950’li yıllara gelinene kadar bahsi geçen sokak isimlerinde iddiamızı destekleyecek küçük bir farklılık mevcuttu. Örneğin Manifaturacılar Sokağı üzerinden gidelim. Bu sokağın ismi başlangıçta Manifaturacılar Arastası olarak karşımıza çıkarken bir süre sonra Manifaturacılar Arastası Sokağı’na ve en son olarak da Manifaturacılar Sokağı şeklinde bugünkü haline dönüşmüştür. Dolayısıyla çarşıdaki bu isimler, bizlere hangi esnaf topluluğunun hangi sokakta yoğunlaştığını göstermektedir. Tuhafiyeciler adını taşıyan, bu meslek erbabının yoğunlaştığı sokak da Atatürk Bulvarı’ndan doğrudan doğruya Şadırvan Meydanı’na ulaşan sokaktır. Tüm iş kollarında olduğu üzere tuhafiyecilikte de günümüzde dükkânların bulundukları yerler, tarihî çarşının sınırlarını çok aşmış durumdadır. Bugün üç, dört tuhafiyeci çarşı içerisindeyken bir o kadarı da şehrin dört bir yanına dağılmış durumdadır.
Turgutlu’da halen bu mesleğin yürütüldüğü en eski işyeri, kendisi de beyefendiliği, giyimi, kuşamıyla müşteriye gösterilebilecek en üst düzey hürmeti sunan Hasan Gelen Bey’e ait olan ve 1952 yılında açılan Gelen Tuhafiye’dir. Fakat tuhafiyecilik söz konusu olduğunda muhtemelen birçok Turgutlulunun hemen aklına gelen dükkân Düğmeci Mustafa olacaktır. Son yıllarda çarşıda mevki tarif edilirken kullanılan birkaç dükkândan birisidir Düğmeci Mustafa. Tıpkı Hacı Cemal gibi, tıpkı Pınar Pastanesi gibi…
Asıl mesleği terzilik olan Mustafa Sofracı, Mora muhaciri bir baba ve Irlamaz köyünden bir annenin evladıdır. 1930 doğumlu olan Mustafa Bey, 1959 yılında kendi mesleğinin tabiri caizse yardımcı malzemelerini satmak üzere dükkânını açar. Dükkân ilk açılacağı sırada Turgutlu Çarşısı’nın o dönemdeki en önemli simalarından birisi olan Attar Haydar Erdil aracılık etmiştir. Bu ilk dükkân, Manifaturacılar Sokağı ile Yorgancılar Sokağı’nın köşesinde dört metrekarelik küçücük bir mekândır. Şu an bize ne kadar yadırgatıcı gelse de, o günlerde Turgutlu’da kadınlar kolay kolay çarşıya, pazara çıkıp alışveriş yapmamaktadır. Fakat Düğmeci Mustafa, kısa süre içerisinde öylesine benimsenir ki komşu dükkânın sahibi olan İhsan Zorlu, bir gün Mustafa Bey’e “Yahu sen burayı açmadan önce bizim sokağa dişi sinek bile girmezdi. Senin dükkânınla birlikte sokağın havası değişti, bizim de müşterimiz arttı” diyecektir.
Mustafa Sofracı
O günlerde dükkânda satılan ürün sayısı oldukça sınırlıdır. Bu ürünler düğme, fermuar, kopça gibi doğrudan doğruya terzi malzemelerinden ibarettir. Fakat hazır giyim, konfeksiyon sektörünün neredeyse var olmadığı, var olan ürünlerin de yüksek fiyatlarından dolayı müşteri tarafından tercih edilmediği söz konusu yıllarda bu iş tamamen el emeğiyle terziler tarafından yürütüldüğü için çeşit az da olsa tuhafiyecilik, güzel gelir getiren bir meslektir. Ayrıca Mustafa Bey, çok da çalışkan bir insandır ve ailesinin geçimini temin etmek amacıyla esnaflığının yanında yaz gecelerinde Tarla Sineması’nda biletçilik yapmaktadır. 1980’li, 90’li yıllardan itibaren ise işin rengi değişmeye başlayacaktır. Hem yazlık sinemaların sonuna gelinmiş; hem de giyim sektörü terzilerin elinden fabrikasyon imalata doğru hızla dönüşmeye başlamıştır.
Düğmeci Mustafa, 1987 yılında bugünkü yerine taşınır. Fakat dükkân, bugünkünün üçte biri kadardır. Bugünkü dükkânın yerinde yan yana üç dükkân mevcuttur. Sonraki yıllarda bu dükkânlar birleştirilerek günümüzdeki haline getirilir. Bu esnada dükkânda satılan ürünler de giderek çeşitlenmeye başlamıştır. Artık Düğmeci Mustafa’da cüzdandan şemsiyeye, okulların bando takımlarının arayıp da bulamadığı eldivenlerden balona varana dek pek çok çeşit bulmak mümkündür. Hatta bulunamayacak bir ürün gündemdeyse “Düğmeci Mustafa’ya sor” denmektedir Turgutlulular arasında.
Bugün 63. yılını yaşayan dükkânın kurucusu Mustafa Sofracı, 1990 yılında emanetini teslim eder. O tarihten itibaren dükkân, kendileri de aslında farklı meslek sahipleri olan oğulları tarafından işletilmektedir. Büyük birader olan Recep Sofracı, işletme fakültesi mezunudur. Recai Sofracı ise aslen tornacıdır. Ancak 1970’li yıllarda henüz çocukken girdikleri Turgutlu Çarşısı, onlar için sıcak bir yuva olmuştur.
Bakkaliye, kırtasiyecilik ve tuhafiyecilik gibi onlarca markanın binlerce ürününün satıldığı iş kollarında müşteriyi her yönüyle memnun etmek hiç de kolay değildir. Bir de bazı ürünler, her müşteri tarafından farklı şekillerde adlandırılmaktadır. Örneğin müşteri ‘ilik’ dediğinde düğmeyi, ‘carcur’ ya da ‘zincir’ dediğinde fermuarı, ‘çıtilik’ dediğinde sustayı, ‘tel’ dediğinde ipliği kast ettiğini anlamanız gerekmektedir. Dolayısıyla tuhafiyeci, neredeyse bireysel diyebileceğimiz bu jargona da hâkim olmak mecburiyetindedir.
Alışverişin giderek büyük sermayenin, giderek büyük zincirlerin egemenliğine doğru kayması ve internetin de bu duruma hizmet etmesi neredeyse her iş kolunda butik sermayenin zarar görmesine neden olurken tuhafiyecilik için bu durum, çok şükür ki pek söz konusu olmamıştır. Hatta internet bu sektör için geliştirici bir işlev üstlenmiştir Recep ve Recai Sofracı’nın ifadelerine göre.[2] Elişleri, dikiş, nakış giderek unutulmaktayken bilhassa sosyal medya sayesinde bu tür üretimin hobi şeklinde yeniden moda olması, tuhafiyeciliği yeniden hareketlendiren bir olgu haline getirmiştir. Ayrıca Düğmeci Mustafa’nın üçüncü nesil işletmecisi durumundaki torun Mustafa Sofracı’nın internet üzerinden satışlara yönelmesi de, işyerinin günümüzde de işlerliğini kaybetmemesini sağlamaktadır. Son yıllarda Kız Meslek Lisesi ve Halk Eğitimi Merkezi’ndeki elişlerine yönelik kurslar da tuhafiyeciliği ayakta tutan diğer unsurla olarak görünmekte. Dolayısıyla tüm iş kollarında geçerli olan temel şartı yani piyasanın değişen şartlarına ayak uydurmayı başaran, değişim sürecinde kendisi de değişebilen Düğmeci Mustafa, 1959’dan günümüze Turgutlu’nun kendi alanındaki en önemli temsilcilerinden birisi olmayı sürdürüyor. Şu anda üçüncü kuşağın da dâhil olduğu Düğmeci Mustafa, dileriz ki, daha nesiller boyu varlığını devam ettirsin.
Yorumlar
Kalan Karakter: