İSTASYON / SUBAŞI CADDESİ’NDEN ATATÜRK BULVARI’NA[1]
Mehmet Gökyayla
Günümüzde hayatın hemen her alanında olduğu gibi sokak, mahalle, park, meydan ve yerleşim yerlerinin isimlendirilmeleri hususunda azımsanmayacak bir hukukî mevzuat birikimi söz konusudur. Bugün hiç kimse bu isimlerin verilmesi ile ilgili kendi başına ve istediği gibi hareket etme yeterliliğine sahip değildir. Örneğin şehirlerdeki sokak, mahalle veya park, meydan gibi mahallere verilecek isimler, belediye meclislerinin onayına ihtiyaç duyarlar. Resmiyette var olan bir ismin değişmesi için de benzer kurallar geçerlidir. Ancak elbette tahmin edileceği üzere bu durum her zaman böyle değildi.
Mübahat S. Kütükoğlu, yer isimlendirmelerinin eski dönemlerden itibaren nasıl gerçekleştiğini isimlerin niteliğine göre tasnif etmiştir. Kütükoğlu’nun tasnifine göre isimlendirmelerin kökeninde coğrafî özellikler, tarihî adlar, boy/aşiret/cemaat/şahıs adları etkili olmuştur ve olmaktadır.[2] Bu kategorilere Turgutlu ve çevresinden de örnekler vermek mümkündür. Mermer yataklarının bulunduğu Turgutlu’nun yaylası -mermer kelimesi ile ilintili ‘marmara’ kelimesi kullanılarak- Dağmarmara adıyla anılmakta; bir Türk boyunun adı olan İzzettin ise ilçeye bağlı bir köyün adı olarak tarihî irtibata atıfta bulunmaktadır. Bunun benzerleri şehir dâhilindeki isimlendirmelerde de geçerlidir. Konuyu bir meydan ismiyle örneklemek mümkündür. Maalesef geçtiğimiz yıllarda yıkılan eski İnkılâp/Samiye Nuri Sevil İlkokulu’nun önündeki alanın halen Çınarlı Meydanı adını taşıması, bölgedeki çınar ağaçlarından yani coğrafî niteliklerden kaynaklanmaktadır.
Konuyla ilgili açık bir hukukî düzenlemenin var olmadığı dönemlerde sokak ve caddelerin isimlendirilmesi de benzeri niteliklere göre yapılmaktaydı. Yine Turgutlu’dan örnek vermemiz gerekirse günümüzde İstiklal Mahallesi’nde kalan Doğan Sokak’ın eski adı olan ‘Tahtaköprü’ zikredilebilir. Mazide bu sokaktan akan küçük çayın üzerindeki tahtadan imal edilmiş köprü, yola da ismini vermiştir. Burada şunu özellikle belirtmek yararlı olacaktır. 1927 yılı öncesinde sokak ve caddelere verilen isimlerin çok açık bir resmî karşılığı olmadığı için aynı mahalden farklı isimlerle bahsedilmesi de son derece yaygın bir şekilde karşımıza çıkar. Hatta bahsettiğimiz tarihten bir yüzyıl daha geriye gidecek olursak Turgutlu’daki mahalle sınırlarının bile çok kesin bir şekilde saptanmamış olduğu yahut da sınırların çok sıklıkla değiştiği gibi bir durumla karşılaşırız. Örneğin herhangi bir cami, aynı yıla ait iki farklı resmî belgede iki farklı mahallede imiş gibi bahis konusu olabilmektedir.
Kabaca Tanzimat döneminde yoğunlaşmaya başladığını öne sürebileceğimiz Osmanlı Devleti’nin yazılı mevzuatını zenginleştirme çabalarının Cumhuriyet’in hemen başlangıcından itibaren giderek yoğunlaştığını, toplumun ve bireyin hayatının her yönünün hukukî karşılık bulma aşamasına gelindiğini ifade edebiliriz. Bilindiği gibi hukuk kuralları, ihtiyaçlara göre ortaya konur ve şekillenir. Bu genelleme, sokakların isimlendirilmesi konusunda da aynı şekilde işlemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımı, 1927 yılının ekim ayında yapılmıştır. Nüfus sayımı yaklaşırken işleyişin sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi amacıyla çeşitli tedbirler alınmış; kanunî düzenlemeler yapılmıştır. 20 Nisan 1927’de Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Binaların Numaralanması ve Sokaklara İsim Verilmesi Hakkında Kanun’ da bunlardan birisidir. Bu kanuna göre, “belediyelerce, hududları dâhilindeki her sokağa bir isim verilir. Bu isimler levhalara yazılarak sokakların başladığı ve bittiği noktalara asılır.” Ayrıca şehirdeki tüm binalara yine bu kanun doğrultusunda numaralar verilecek ve bu numaraların yazılı olduğu levhalar, binalara asılacaktır. Günümüzdeki modern numarataj mevzuatının dayandığı Cumhuriyet dönemine ait ilk hukukî metin, muhtemelen bu kanundur.
Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Turgutlu’da da bu kanun doğrultusunda sokak ve caddeler isimlendirilmiş; binalar da numaralandırılmıştır. Bu uygulamanın kanıtı, Turgutlu Belediyesi’nin meclis kararlarında karşımıza çıkmaktadır. Yapılacak sayımla ilgili olarak 29 Haziran 1927 tarihli meclis toplantısında, “Talimat dairesinde merkez Kasaba ve ovada mevcut bilumum emâkinin tahrir ve tespiti ve cetvelinin tanzimi zımnında nefs-i Kasaba’ya 2 lira yevmiye 3 memur ve ovalara tespit için hayvanıyla beraber 1 memurun 3 lira ücretle istihdamına ve işbu numarataj muamelesinin müddeti zarfında ikmaline” karar verilmiştir.[3] Yine aynı meclis toplantısında, “mesken ve sokakların numaralanması için numara münakasası hadd-i layık görülmediğinden temmuzun ikinci cumartesi gününe kadar temdidine karar” verilmiştir.[4] Yani sokak isimleri ve bina numaralarının yazılacağı levhaların imali için ihaleye çıkılmış fakat henüz makul bir fiyata ulaşılamadığı için ihalenin süresi uzatılmıştır. Bu karar bize resmî anlamda sokak isimlendirmelerinin o güne kadar gerçekleştiğini düşündürmektedir. Bu isimlendirmelerin belediye meclisi kararıyla yapılması gerektiğini beklerken incelediğimiz arşiv belgelerinde şu ana kadar buna dair bir karara ulaşabilmemiz mümkün olmamıştır. Dolayısıyla şu ana dek elimize geçen belgeler ışığında Turgutlu sokak ve caddelerindeki ilk resmî isimlendirmenin 1927 yılının nisan ve haziran ayı aralığında yapıldığı yorumuna ulaşabiliriz.
Şimdi dönelim yazımızın başlığında belirttiğimiz günümüzün Atatürk Bulvarı’na. Bugün Atatürk Bulvarı, Ankara Asfaltı’ndan istasyona varana kadar yaklaşık iki buçuk kilometre uzunluğundaki şehrin en geniş caddelerinden birisidir ve hem ticaret hem de trafik açısından Turgutlu’nun en önemli güzergâhıdır. Geçmişte de bu yol, çok önemli olmakla birlikte günümüzdekinden biraz farklıydı.
1922 yılındaki Yunan yangını sonrasında 1923-24 yıllarında Turgutlu, en baştan planlanarak bu plana göre yapılar inşa edilmiştir. ‘Harita’ da denilen bu plan öncesinde Atatürk Bulvarı’nın Koza Pazarı’nın yukarısında kalan kısmının şu anki gibi dümdüz olmadığı anlaşılmaktadır. Hemen hemen bugünkü Orta Park hizasına gelindiğinde bulvar üzerine denk gelen birkaç ulu çınar ağacı görülmektedir bazı eski fotoğraflarda. Yolun bu ağaçların çevresinden dolaştığını veya başka bir istikametten devam ettiğini düşünebiliriz.
Orta Park çevresi, bir anlamda yerleşimin de üst sınırını oluşturmaktadır. Günümüzün Piyaleoğlu Caddesi üzerinden yukarı çıkarsak Çakıcı Camii ve çevresinde yerleşimin olduğunu ama daha yukarıya çıkmadığını, Atatürk Bulvarı üzerinde ise Orta Park’ın biraz daha güneyinde sayılı miktarda yapı olduğunu görürüz o dönemlerde. Bu istikamette devam edecek olursak Orta Park ile Karpuzkaldıran Parkı arasında ciddi bir yerleşimin olduğunu söyleyemeyiz. Karpuzkaldıran Parkı ya da o günlerde söylendiği ismiyle Subaşı, şehrin biraz dışındaki bir mesire yeri durumundadır. Buraya ‘Subaşı’ denmektedir çünkü 17. yüzyılda Baltacı Mahmut Ağa’nın inşa ettirdiği ve Turgutlu’ya içme suyu sağlayan galeri sisteminin fazlalık suyu tam da buradan açığa çıkmaktadır.
O günlerin Subaşı mevkiinden biraz daha güneye baktığımızda bulvarın Ankara Asfaltı hizasına kadar devam etmediğini görürüz. Bugün Turgutluluların Ankara Asfaltı diye isimlendirdikleri İzmir-Ankara Karayolu, 1950’li yıllarda açılmıştır. Daha önceki yıllarda İzmir’den gelen bu güzergâhtaki ulaşım, Turgutlu’dan doğuya doğru gidilirken şu anki karayoluna göre daha kuzeyden ve günümüzde ovanın içinde kalan bir istikametten sağlanmaktaydı. Ankara Asfaltı’nın ulaşıma açılması sonrasında Turgutlu’dan bu yola sağlıklı bir şekilde erişimin sağlanması bir zorunluluk olmuştur fakat 1960 yılına kadar da bu iş gerçekleştirilememiştir.[5] 1960 yılına ait Turgutlu Belediyesi’nin icraat raporlarından anladığımız kadarıyla Atatürk Bulvarı’nın karayolu ile olan bağlantısı raporun belediye meclisine sunulduğu şubat ayı sonrasında ve yine aynı yıl içerisinde gerçekleştirilmiş olmalıdır.
Turgutlu’nun şu anda en önemli güzergâhı olan bu yolla ilgili olarak yaşanan değişimlerden bir başkası da yolun ismi ile ilgilidir. Başlangıçta bahsettiğimiz, 1927 yılında yürürlüğe giren Binaların Numaralanması ve Sokaklara İsim Verilmesi Hakkında Kanun’dan önce sokak ve caddeler için standartlaştırılmış bir isimlendirmeden bahsetmemiz mümkün görünmemektedir. Ancak yine de her sokağın yaygın olarak kullanılan bir ismi vardır. Günümüzün Atatürk Bulvarı ise geçmişte iki parça olarak değerlendirilmektedir ve isimlendirme de o şekilde gerçekleşmiştir. Kesin bir sınır olmamakla birlikte Koza Pazarı’nın altındaki kısım, İstasyon Caddesi veya İbrahimci Bulvarı; yolun yukarı kesimi ise Subaşı Caddesi isimleriyle anılmaktadır. 1927-1928 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi’nde yer alan Turgutlu’daki sanayi tesislerinin adres bilgilerine göre andığımız kanunun henüz tam anlamıyla uygulamaya geçirilemediği görülmektedir. Salname yani resmî yıllıktaki listede günümüzün Atatürk Bulvarı üzerindeki fabrikalardan ikisinin adresi İbrahimci Bulvarı, beşinin adresi ise İstasyon Caddesi şeklinde kayıtlıdır.[6] O tarihte Turgutlu’da fabrika adıyla anılan dokuz tesis mevcuttur ve bunların yedi tanesi bahsettiğimiz cadde üzerindedir. Dolayısıyla dönem itibariyle bu yolun ilçedeki sanayinin tam da merkezi olduğunu söylememiz mümkündür.
Salnamenin yayınlandığı bu tarihten birkaç yıl sonra ise yolun ismi, resmiyette olduğu gibi halk nezdinde de tamamen değişecektir. Zaman içerisinde şehrin tüm tarihi boyunca olduğu gibi güneye yani yukarıya doğru yerleşim gelişirken tek ana arter durumundaki bu güzergâh da Gazi Uluyolu adını almıştır. ‘Gazi Uluyolu’ isimlendirmesi ile ilgili üzerinde durmamız gereken iki nokta bulunmaktadır. Birincisi, elbette ‘Gazi’ kelimesine dairdir. Mahalle, sokak, meydan ve park gibi mahallerin isimleri, çok yaygın bir şekilde kullanılacağı ve zamanla sembolleşeceği için belirli mesajların yüklenmesine veya var olan mesajın değiştirilmesine son derece uygundur. Kurtuluş Savaşı sonrasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, büyük bir devrimi gerçekleştirmiştir. “Devrim, eski düzenin hatıralarını silmek ve dönüştürmek ister, toplumsal bellek üstünde mücadele verir, yeni fikirlerin ve yaşam biçimlerinin var olabilme mücadelesini sürdürürken geçmişin belleğiyle çatışma halindedir. Dolayısıyla yeni olanın kodları, sembolleri eskilerin yerini almalıdır. // Bu konuda en önemli örnekleri Fransız Devrimi’nden sonra Paris sokaklarının isimlerindeki değişikliklerde görebiliriz. Yeni fikirlerin, yeni değerlerin ve yepyeni bir ideolojinin yansıması olarak ortaya çıkan sokak isimleri, geçmişe ve geleceğe dair hatırlatmalar ve unutturmalarla şekillenmiştir.”[7] Bu durum, Türkiye’nin şehirlerinde ve dolayısıyla Turgutlu’da da geçerli olmuştur. Eskiyi çağrıştıran Cami-i Cedit ve Hamidiye gibi mahalle isimleri özellikle değiştirilmiş; ayrıca ‘Gazi’ gibi bazı isimler de bu amaç doğrultusunda verilmiştir. Vardığı ya da geçtiği bölgelerden ötürü İstasyon, İbrahimci ve Subaşı gibi isimlerle anılan bu önemli caddeye ilk başta ‘ulu halâskâr’, sonra da ‘büyük kurtarıcı’, ‘büyük önder’ diye anılan ‘Gazi’ Mustafa Kemal Paşa’nın adı verilmiştir.
‘Uluyol’ kelimesi ise doğrudan doğruya Öztürkçecilik akımıyla ilintilidir. Bu kelime, Fransızca asıllı olan ‘bulvar’ kelimesinin yerine ortaya atılmış; bir süre de kullanılmış fakat halkın dilinde yaşayamamıştır. Hatırlanacağı gibi cadde ve bulvar kelimeleri, bugün birbirlerinin yerine kullanılmaktadır fakat uluyol kelimesini hatırlayan dahi yoktur.
Bir süre Gazi Uluyolu adıyla anılan bu caddenin ismi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 1934 yılında Atatürk soyadını alması sonrasında değişmiş ve Atatürk Bulvarı olmuştur.[8] Kuvvetli ihtimalle istasyona ulaşımın en rahat olduğu bölge özelliği taşımasından ötürü Turgutlu’da bir zamanlar yoğun bir şekilde sanayi tesislerine ev sahipliği yapan bu cadde, şehrin hızla büyümesi ve değişen sosyoekonomik şartlar doğrultusunda zamanla sanayi mahalli niteliğini kaybetmiştir. Bankaların ve bazı zincir markaların Atatürk Bulvarı’na taşınmaları veya mağaza açmaları sonrasında bu yol, 2000’lere kadar akla bile gelmeyecek maddî değerlere ulaşan dükkânların, işyerlerinin yer aldığı bambaşka bir görünüme kavuşmuştur. Turgutlu’nun en büyük iki parkının ve resmî tören alanının yer aldığı Atatürk Bulvarı, şehir büyüyüp genişledikçe değerinden hiçbir şey kaybetmemiş; aksine her geçen gün daha da değerlenmiştir.
[1] Daha önce de “Gazi Uluyolu’ndan Atatürk Bulvarı’na” başlıklı bir yazıyla Turgutlu’nun bu en önemli caddesinin tarihine dair bir yazı yazmıştım. Okuyacağınız yazıda konuya daha çok isimlendirme ve isim değişiklikleri perspektifinden yaklaştım.
[2] Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı’dan Günümüze Yer Adları”, Belleten, Nisan 2012, Cilt: 76, Sayı: 275, s. 147 vd.
[3] Turgutlu Belediye Meclisi 29 Haziran 1927 tarih ve 577 numaralı kararı.
[4] Turgutlu Belediye Meclisi 29 Haziran 1927 tarih ve 579 numaralı kararı.
[5] Haz.: Mehmet Gökyayla, Turgutlu Belediyesi İcraat Raporları, Turgutlu 2022, s. 139.
[6] Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi 1927-1928, Matbuat Müdüriyet-i Umumisi, s. 967-968 arası ek.
[7] Miray Özkan-Ali Cenap Yoloğlu, “Bir Bellek Projesi Olarak Sokak İsimlendirmesi: Ankara Örneği”, Planlama, Sayı: 2005/4, s. 55.
[8] Bu gibi isim değişiklikleri, yazının içerisinde de belirttiğimiz üzere belediye meclislerinin kararları ile gerçekleştirilebilir fakat şu ana kadar Turgutlu Belediyesi arşivinde bu değişikliğe dair bir karar bulamadık. Bu kararı bulamamamızın nedeni, maalesef belediye arşivinin eksiksiz olarak günümüze ulaşmayışıdır. Gazi Uluyolu adının Atatürk Bulvarı olarak değiştirilmesi kuvvetli ihtimalle 1934-1940 yılları aralığında gerçekleştirilmiş olmalıdır.