DAĞMARMARA KARAKÖY VE TARİHSEL MİRAS
Mehmet Gökyayla
Turgutlu’nun da içerisinde bulunduğu Lydia coğrafyası, bilinen insanlık tarihinin önemli bölümünde çeşitli kavimlere, milletlere, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu bölgede belki de bir tek toprak bile göstermeyiz ki bizlerden yüzlerce, binlerce yıl önce insan ayağı değmemiş olsun. Turgutlu özelinde düşünecek olursak bahsettiğimiz durumun Sinirli’den Akköy’e, Dalbahçe’den Urganlı’ya dek tüm yerleşim yerleri ve arazileri için geçerli olduğunu görürüz. Bunu kanıtlayan en önemli yerleşim yerlerinden birisi de Dağmarmara mevkiinde yer alan Karaköy’dür.
Karaköy’ün tarihsel önemi, babam Mehmet Tüzel Gökyayla’nın belediye başkanlığı döneminde yaşanan bir olayla da tescillenmiş durumdadır. O günlerde köyün camii çok yıpranmış ve tamiri pek mümkün olmayan bir hale gelmiştir. Bunun üzerine yeni bir cami inşaatına karar verilir. Yapının temeli, Turgutlu Belediyesi’ne ait iş makineleri tarafından kazılmaktadır. Kazı esnasında bazı tarihî buluntulara ulaşılır ve hemen dönemin belediye başkanı olan Mehmet Tüze Gökyayla’ya haber verilir. Onun talimatı ile kazı derhal durdurulur. Bu esnada jandarma komutanı bilgilendirilerek alanın emniyeti sağlanır. Ertesi gün Gökyayla, Manisa Müzesi’nin o günlerde müdürü olan Hasan Dedeoğlu ile kazı mahalline gider. Hasan Dedeoğlu’nun talimatı ile buluntulardan birkaç parça Manisa Müzesi envanterine alınır. Temel kazısından çıkan bir kitabe ise sağlıklı bir şekilde taşınma imkânı bulunmadığından yerinde bırakılır. Kitabenin fotoğrafı çekilerek o günlerde Almanya’da olan değerli epigraf Hasan Malay’a iletilir. Hasan Malay’ın tercüme ettiği kitabede özet olarak bir rahibin kitabeye konu olan suyu büyük fedakârlıklar yaparak buraya getirttiği belirtilmektedir. Yine Malay’ın kitabede yazılan yönetici isimlerinden yola çıkarak yaptığı tarihlendirmeye göre bu kitabe, M. S. birinci ya da ikinci yüzyıla yani Roma İmparatorluk Çağı’na ait olmalıdır. Kitabe, 2016 yılına kadar köyün meydanında kalmış; sonrasında Manisa Müzesi’ne nakledilmiştir.
Bölgenin antik döneme dair geçmişinin tek kanıtı bu kitabe değildir. Bunun yanında köyün çeşitli yerlerinde görülen bazı yapı elemanları da nasıl bir miras üzerinde yaşandığını kanıtlamaktadır. Az önce eskimiş durumda olduğundan bahsettiğimiz ve günümüze ulaşmayan caminin yıkıntısında da devşirme yapı malzemeleri görülmektedir. Ayrıca köyde ikamet edenlerin bazıları, caminin altından geçen yolun geçmişte taş döşeme olduğunu hatırlamaktadır.
Karaköy’de Türk İslam yerleşiminin hangi tarihte başladığını şu anda elimizdeki belge ve bilgilerle kesin olarak saptamak mümkün değildir. On altıncı yüzyıla ait Saruhan sancağının tahrir yani sayımlarında Karaköy veya Dağmarmara’daki diğer köylere ait herhangi bir bilgi yoktur. Bölgenin anılan dönemde idarî yapılanması veya bir diğer ifadeyle hangi kazaya, hangi sancağa bağlı olduğu soruları da halen güncelliğini korumaktadır.
İlk yerleşime dair köyde yaygın olan bazı anlatılar mevcuttur. Bunların birincisine göre köyün kurucuları, Aydınoğulları Beyliği’nin dağılmasıyla üçe ayrılan beylik ahalisinin bir bölümüdür. Beyliğin ahalisi üçe ayrılmış; bir grup Ödemiş’e, bir grup Tire’ye yerleşmiş ve üçüncü grup da buraya gelerek Karaköy’ü kurmuştur. Bir diğer rivayete göre ilk yerleşimciler, şu anda köyün bulunduğu alana birkaç kilometre mesafedeki, halen ‘Kara Evler’ denilen bölgeye yerleşmişler fakat burada bir ölet yani salgın hastalık yaşanınca hayatta kalanlar, Kara Evler’i terk edip şu anki köyün üst kısımlarına taşınmışlardır. Kara Evler’deki salgın hastalıktan tek bir kız çocuğunun kurtulduğu, onun da konar göçer yörükler tarafından sahiplenildiği, dolayısıyla köyün kurucularının Kara Evler’de ikamet edenler olmadığı da bir diğer rivayettir.
Bölgede ilk yerleşilen yer olan Kara Evler, kışlak olarak kullanılmış; daha yüksekteki Gencer Yaylası ise buradaki yörük aşiretinin yaz mevsimlerini geçirdiği mevki olmuştur. Yaylanın ismindeki ‘gencer’ kelimesi, alanın bir başka işlevine daha işaret etmektedir. Gencer içerisinde hem eğlenceyi hem de alışverişi barındıran bir panayırdır. Yılın belirli dönemlerinde düzenlenen bu panayırlar, halen Aydın’ın bazı köy ve ilçelerinde düzenli bir şekilde sürdürülmektedir. Ahmetli’de de yakın zamanlara kadar bu geleneğin devam ettiği bilinmektedir. Hatta Ahmetli Çayı’na geçmişte Gencer Çayı da denmektedir. Dolayısıyla Gencer Yaylası’nın, Kara Evler’de ikamet eden yörük aşiretinin yaz aylarını geçirdiği ve büyük olasılıkla komşu aşiretlerin panayır vesilesiyle bir araya geldiği bir alan olduğu anlaşılmaktadır.
Karaköy’ün mezarlığındaki mezar taşlarından yola çıkarak burada 1700’lü yıllarda ve hatta muhtemelen biraz daha öncesinde de bir yerleşim olduğunu öne sürmek mümkündür. Köyün mezarlığı, nüfus verileri dikkate alındığında inanılması güç bir büyüklüktedir. Mezarlık, yaklaşık 42 dönümlük bir alana yayılmaktadır. Turgutlu’nun günümüze ulaşamayan tarihî mezarlıklarının hiç birisi tek başına bu büyüklükte değildir. Tek bir mezarlığın böylesi bir alana yayılması, yerleşimin ilk dönemlerinden itibaren aynı alanın bu nitelikle kullanıldığını düşündürmektedir.
Köyün mezarlığında hemen göze çarpan yirmi kadar Arap harfli Türkçe yazılı mezar taşı mevcuttur. Muzaffer Tepekaya, Osmanlı Dönemi Turgutlu Kitabeleri adlı çalışmasında Karaköy Mezarlığı’nda bu nitelikteki yirmi üç mezar taşını tespit ederek transkripsiyonlarını yayınlamıştır.[1] Kitabelerin en eskisi, hicri 1200 (miladî 1786) tarihlidir. Bu kitabe Marmara Voyvodası merhum Hacı Yusuf Ağa’nındır. 17. ve 18. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin bazı bölgelerinde asker ve vergi toplamakla sorumlu olan yerel yöneticilere âyan denmektedir. Âyanlar, voyvoda olarak da anılmaktadır. Âyanlık, büyük bir suç işlenmedikten sonra genellikle aile içerisinde el değiştirmektedir. Bundan dolayı bu aileler ‘hanedan’ veya ‘hanedan-ı kadim’ şeklinde de adlandırılmaktadır. Mezarlıktaki diğer kitabelerde ‘hanedan-ı kadim’ ifadesi de görülmektedir. ‘Hanedan-ı kadim’ ifadesinin geçtiği kitabe, Kıllı oğlu Ebu Bekir Ağa oğlu Süleyman’a aittir. Bu mezarın çevresinde de aynı aileye ait, bazılarında orijinal mimarî bezemeler de bulunan mezar taşları mevcuttur.
Mezar taşından 1200 (miladî 1786) yılında vefat ettiğini öğrendiğimiz Marmara Voyvodası Hacı Yusuf Ağa ile sonraki dönemde yörenin âyanı olan Kıllızâdeler arasında akrabalık olduğu, belki de Yusuf Ağa’nın bu hanedanın kurucusu olduğu, ailenin mezar taşları okunduğunda anlaşılmaktadır. Yusuf Ağa’nın mezar taşı bize iki açıdan bilgi vermektedir. İlk olarak 1786 yılına ait yazılı bir mezar taşının varlığı, mezarlığın büyüklüğü de dikkate alındığında bize bu tarihten epey önce gerçekleşmiş bir yerleşimi, dolayısıyla köyün bu bölgede 1786’dan çok daha önce ortaya çıktığını göstermektedir. Zira bu tür yerleşimlerin mezarlıklarında ilk olarak yazısız, düz, kayrak taşlar biraz şekillendirilerek mezar taşı işlevini üstlenmekte, yazılı taşlar ise daha sonraki dönemlerde kullanıma girmektedir. İkinci olarak da mezar taşındaki voyvoda ifadesi, büyük ihtimalle yerleşimden daha sonraki dönemde bölgenin idarî yapılanmasının tamamlandığını ve devlet tarafından tanınan bir idarecinin burada görevde olduğunu akla getirmektedir.
Karaköy’ün de içinde bulunduğu ve çok uzun süre yönetim merkezi pozisyonu görevini üstlendiği Marmara, Dağ Marmarası veya günümüzdeki isimlendirmeyle Dağmarmara’nın 19. yüzyıla kadar idarî anlamda nereye bağlı olduğu sorusu, halen güncelliğini korumaktadır. Yörenin nüfusuna dair bilgi veren en eski belgelerin bir kısmı, 1840’lı yıllara ait nüfus ve temettuat, bir diğer ifadeyle vergi defterleridir. Bu dönemde, o günkü isimlendirmeyle ‘Dağ Marmarası’, Saruhan sancağına tâbi bağımsız bir kazadır. 1880’li yılların kayıtlarında ise burası, ‘Marmara’ adıyla Turgutlu’ya bağlı bir nahiye olarak karşımıza çıkmaktadır.
1883 yılında bu nahiyenin müdürü Yahya Efendi, nahiye kâtibi Ahmet Efendi, sandık emini de Mehmet Efendi’dir.[2] Hemen birkaç yıl sonrasında 1885 yılında ise nahiyenin adı artık bugünkü hali olan Dağmarmara’ya dönüşmüştür. Yahya Efendi, bu yılda da karşımıza nahiye müdürü olarak çıkmaktadır. Aynı şekilde Ahmet Efendi, yine nahiye kâtibidir. 1885’te sandık emini ise İbrahim Efendi’dir.[3]
Saruhan sancağında ‘Marmara’ adını taşıyan iki idarî birim bulunduğundan dolayı bunların karışmasını engellemek adına, konumları da dikkate alınarak birisine ‘Göl Marmarası’, diğerine de ‘Dağ Marmarası’ denmiştir. Merkezi Karaköy olan Dağmarmara nahiyesi, 1944 yılına kadar bu idarî yapılanma ile varlığını sürdürmüştür. 1944 yılında İçişleri Bakanlığı kararnamesi ile nahiye lağvedilmiştir. Aynı kararname ile buraya bağlı köylerden Karaköy, Ayvacık, Hacıisalar, Kuşlar ve Yunusdere, Turgutlu merkez nahiyesine; Bahçecik, Sivrice ve Baktırlı ise Ahmetli nahiyesine bağlanmıştır.[4]
Karaköy, şu ana kadar saptayabildiğimiz nüfus verilerine göre hemen her dönemde Turgutlu’nun orta büyüklükteki köylerinden olmuştur. 1258 (miladî 1843) tarihli nüfus defterine göre köyde o tarihte 64 hanede 150 erkek sayılmıştır.[5] Dolayısıyla nüfus takriben 300 kişiden ibarettir. Cumhuriyet döneminin 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımına göre Karaköy’de 86 hanede 341 kişi ikamet etmektedir.[6] Köyün nüfusu 1950 sayımına göre 464, 1960 sayımına göre de 468’tir.[7] 1970 yılına gelindiğinde ise 141 hanede 429 kişi burada yaşamaktadır.[8] Son yıllarda bölgedeki pek çok köyde olduğu gibi Karaköy’de de nüfus azalmaktadır. Yeni yetişenlerin köy yerine kentte yaşamayı tercih etmesi bunun en önemli nedenidir. 2021 yılı itibariyle Karaköy’ün nüfusu, 317’dir.[9]
Dönemin vergi kayıt defterleri diyebileceğimiz temettuat defterleri, köyün on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısındaki tarımsal üretimine dair detaylı bilgi vermektedir. Buna göre 1845 yılında Karaköy’ün temel geçim kaynakları üzüm, kestane, ceviz, zeytin ve ipekböceği kozası üretimidir. Ayrıca çok az miktarda dut, kiraz ve erik üretimi de gerçekleşmektedir. Burada dikkat çekici olan, günümüzde örneğine rastlanmayan ipekböceği kozacılığının anılan dönemde köyde oldukça yaygın bir şekilde yapılmasıdır. Temettuat kayıtlarında karşımıza çıkan bazı aileler, aynı lakaplarla günümüzde de köyde varlıklarını sürdürmektedir. Dolayısıyla köyün 1840’lı yıllardaki ailelerinin torunlarının bugün de yerleşim yerinin temelini teşkil ettiği öne sürülebilir.[10]
Çok uzun zaman Dağmarmara kaza ya da nahiyesinin merkezliğini yürüten Karaköy, günümüzde Turgutlu’ya bağlı ilçeye en uzak köylerden birisidir. İlçe merkezine yaklaşık otuz kilometre mesafedeki köyün en önemli tarım ürünleri kiraz, ceviz ve kestanedir. Bunların yanında az miktarda bazı başka meyveler ile mevsimlik sebze üretimi de yapılmaktadır. Karaköy, günümüzde nahiye merkezi olma cazibesini kaybetmiş olsa da coğrafî konumu, doğal güzellikleri ve tarihî nitelikleriyle önemini muhafaza etmektedir.
[1] Muzaffer Tepekaya, Osmanlı Dönemi Turgutlu Kitabeleri, Turgutlu 2008, s. 322-344.
[2] Aydın Vilayeti Salnamesi, Sene: 1300, s. 605.
[3] Aydın Vilayeti Salnamesi, Sene: 1301-2, s. 134.
[4] BCA. 30-11-1-0 / 168-18-10.
[5] BOA. NFS.d: 2834.
[6] Mehmet Gökyayla (Yay. Haz.), Güzel Kasaba’nın Tabii Hazineleri ve İktisadî Vaziyeti, Turgutlu 2021, s. 61.
[7] Mahmut Vehbi Tuyun, 1965 Turgutlu İlçe Yıllığı, Turgutlu 2018, s. 54.
[8] Cumhuriyetin 50. Yılında Manisa 1973, Ankara 1973, s. 72.
[9] https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=95&locale=tr , Erişim: 09.10.2022.
[10] BOA. ML.VRD.TMT.d/01782.