BİR HALDUN DORMEN BELGESELİ: YAPARSIN ŞEKERİM
Mehmet Gökyayla
Modernleşmeci yaklaşım, değişmenin gelişmek olduğunu öne sürer. İşin açıkçası ben o düşüncede değilim fakat son yıllarda bazı alanlarda yaşanan değişim, gerçekten de gelişme ve ilerleme kavramlarıyla açıklanabilir ancak. Dijital yayıncılık da –elbette olumsuzluklarına rağmen- bu alanlardan birisi…
Birkaç yıl önce Netflix, Türkiye pazarına girdiğinde bir taraftan zaten internet üzerinden dizi ve film seyretmeye alışmış, hazır bir kitlenin mevcudiyeti söz konusuyken öte yandan yine de bu işin tutup tutmayacağı, yoksa bu gibi platformların yalnızca küçük bir azınlığa mı hitap edeceği türünden tereddütler, konuya ilgi duyan birçok kişinin aklına takılıyordu. Sonuçta bugün geldiğimiz noktada ise Netflix başta olmak üzere Türkiye’deki dijital platformların milyonlarca abonesi, yeni medyanın tuttuğunun kanıtı olsa gerek. Abonelerin büyük bölümü için artık bu platformlar, gündelik hayatlarının vazgeçilmez birer parçası durumunda.
Öncelikle tamamen yabancı içeriklerle izleyiciye hitap eden Netflix, ilerleyen süreçte Türk yapımlarına da yöneldi. Elimde somut bir veri yok ama yerli yapımlarla birlikte Netflix’in Türkiye’deki popülerliğinin de arttığını sanıyorum. Bu yapımlar yalnızca film ve dizi türünde de olmadı. İçlerinde belgeseller de bulunuyor.
Netflix’te izleyiciye sunulan iki yerli belgesel, özel bir yerde konumlanmış durumda. 2020’nin son aylarında vizyona giren İyi ki Yapmışım’da Metin Akpınar’ın hayatı ve sanatı, tüm toplumu ve ülke tarihini kucaklayan bir üslupla ele alınmıştı. Şimdi de önümüzde, geçtiğimiz hafta gösterime sunulan bir başka biyografik belgesel mevcut: Yaparsın Şekerim.
İyi ki Yapmışım’da Türk sinema ve tiyatrosunun en önemli simalarından birisi olan Metin Akpınar’ın ele alındığını belirtmiştim. Yaparsın Şekerim ise bir başka efsanevî tiyatrocunun, Haldun Dormen’in hayat hikâyesini işliyor.
Benim kuşağım, tiyatronun en gözde sanat olduğu, her gece binlerce izleyicinin salonları doldurduğu, sahnelenen oyunların gündeme oturduğu döneme maalesef yetişemedi. Bundan dolayı tiyatro hakkında ahkâm kesecek durumda değilim ama bahsettiğim bu iki yapım, daha önce çok da farkında olmadığım tiyatro alanındaki eksikliğimin ne büyük bir kayıp olduğunu düşündürdü bana.
Haldun Dormen, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tiyatro eğitiminin ardından orada kalmayı bir an bile düşünmeden yurda dönmüş ve o günden bu yana neredeyse yetmiş yıldır Türk tiyatrosunun merkezinde yer almış bir dev. Oyunculuktan yönetmenliğe, yazarlıktan tiyatro sahipliğine bu sanatın hemen her alanında emek veren ve bu alanların tümünde de başarıya ulaşan Dormen’in bir diğer özelliği de birçok kuşağa yön vermiş, farklı kuşaklardan birçok tiyatrocuyu yetiştirmiş olması. Kimler yok ki bu isimler arasında? Günümüzde halen ön planda yer alanlardan örnekleyelim: Demet Evgar, Halit Ergenç, Mehmet Ali Alabora… Tüm bunların detaylarını belgeseli izleyince göreceksiniz.
Başarılı, kaliteli bir sanat eseri, tüketildikten sonra bireyde başka eserlere yönelme hevesi, merakı da uyandıracaktır. Yaparsın Şekerim, bunun en güzel örneklerinden birisi. Belgeseli izledikten sonra anlatılan oyunları izlemek, Haldun Dormen’in anılarını okumak gereğini, hatta ihtiyacını duyuyorsunuz şiddetli bir şekilde. En azından ben, enikonu böyle hissettim.
Bir belgeselde ele alınan konunun cazibesi, izleyiciye çekici gelmesi çok önemlidir elbette ama konunun işlenmesi, ‘iş’in ‘eser’ seviyesine yükseltilmesi bir miktar senaristin, çokça da yönetmenin marifeti olacaktır. Konuya tam da buradan yaklaştığımız zaman, Senarist Zeynep Miraç ve Yönetmen Selçuk Metin’in başarısı tam olarak anlaşılacaktır. Hikâyenin akışı, onu tanıyanların Haldun Dormen hakkında anlattıklarının yerli yerlerine yerleştirilmesi ve bu iki unsurun dengeyle ilerlemesi, birçok izleyici için çok da çekici bir tür olmayan belgeseli keyifle izlenir bir hale getirmiş durumda.
Sanata, kültüre, tiyatroya, biyografik eserlere birazcık ilginiz varsa muhakkak izleyin Yaparsın Şekerim’i. Kesinlikle pişman olmayacaksınız.