ANTİK ÇAĞ’DAN CUMHURİYET DÖNEMİNE TERK EDİLEN BİR KÖY: HİSARTEPE / ASARTEPE
Mehmet Gökyayla
Tarih boyunca insan toplulukları, kendileri için çeşitli gerekçelerle avantajlı konuma sahip olan mekânlara yerleşmiş; buraları kendilerine yurt tutmuşlardır. Yerleşilen mekânı belirleyen temel faktör başlangıçta tarımsal üretime elverişlilik olmuş; zaman içerisinde ticaret ve artan nüfus doğrultusunda güvenlik endişeleri de yerleşim alanını belirleyen faktörler arasında yer almıştır. Yerleşilecek mekânı belirleyen en önemli unsur ise her daim hayatın devamlılığını sağlayacak olan suyun varlığıdır.
İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmesinden bu yana süregelen binlerce yıl içerisinde bu şekilde köyler ortaya çıkmış; bazıları büyüyerek şehirlere temel teşkil etmiş; birçoğunda ise yerleşim sürekliliği gerçekleşmemiş ve bu köyler yok olup gitmişlerdir. Bazı yerleşim yerleri ise çeşitli nedenlerle yıkılmış ve bulundukları alanda daha sonra yıkıntıların üzerinde yeni köyler oluşmuştur. Bu tür tarihî alanlar günümüzde ‘höyük’ adıyla anılmaktadır. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, höyükleri şöyle tanımlamaktadır:
“Yerleşme için ilk seçilen yer istisnasız bir ırmak ya da dere kenarında oluyor ve çevresi de tarıma elverişli bulunuyordu. Bu nedenle ilk yerleşme, deprem, salgın hastalık ya da savaş sonunda yıkılıp oturulamaz duruma geldiğinde, yörenin oturmaya en elverişli yeri burası olduğu için başka bir yana gidilmiyor, kerpiçten olan evlerin yıkıntıları kolaylıkla düzleştirilerek yeni iskân, eskisinin üstüne kuruluyordu. Böylece uygarlık katları su böreği gibi birbirinin üzerinde yer alarak kenttepeler meydana gelmiştir…… Yağmur ve daha başka erozyon etkenleriyle höyüklerin çeşitli katlarındaki günlük eşya parçaları, özellikle çanak çömlek kırıkları toprak üstüne çıktığı için onlara her höyüğün düzeyinde ve yamaçlarında bollukla rastlanır. Ayrıca köylülerin tepeye verdikleri Maltepe, Yanıktepe, Kültepe, Hisartepe gibi adlar da sağlam ipuçlarıdır. Böyle bir ad taşıyan tepe kesinlikle bir örenyeri, yani eski kent yerleşmesidir.”[1]
Bu tür yerleşimlerin dönemin insanlarına sunduğu bir diğer avantaj da sıtma ile ilgilidir. Anılan dönemde yerleşim için ırmak ya da dere kenarlarının tercih edildiği düşünülürse bu alanlardaki sivrisinek ve dolayısıyla sıtma tehdidi de rahatlıkla öngörülebilir. Yıkıntılar düzleştirilerek yeni yapıların inşa edildiği höyüklerde her yapı katmanı bir öncekinden biraz daha yüksek olacak ve böylelikle düz ovada küçük bir tepelik alan oluşacaktır. Sivrisinekler ise su seviyesinde yani ovanın taban kodunda çok daha yoğundur. Dolayısıyla höyüğün üzeri yani hayatın devam ettiği katmanı sivrisineklerden ve böylelikle sıtma tehdidinden nispeten uzaklaşmaktadır.
Tüm bu tanımlamalara uyan Turgutlu ilçe sınırları içerisindeki tek alan geçmişte Hisartepe, günümüzde ise Asartepe denilen höyüktür. İzmir 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 25.12.2015 tarihli alanla ilgili son kararına altlık oluşturan envanter kaydına göre, “Arkeolojik yayınlarda ‘Asartepe’ ya da ‘Urganlı Höyüğü’ adıyla geçen höyük yöre halkı tarafından ‘Hisar Tepe’ adıyla da anılmaktadır. Turgutlu ilçesine bağlı Urganlı mahallesinin 3,5 km kuzeyinde, Sardes’in 18 km batısında, Urganlı kaplıcalarının 1,5 km, Gediz Irmağı’nın ise 150 m güneyinde, Akçapınar-Urganlı Yolu’nun 250 m doğusundadır. Tam sahası itibariyle yaklaşık 6 hektarlık bir alanı kaplayan höyük 300x200 m boyutlarında ve ova seviyesinden 19 metre yüksekliktedir. Asartepe’de erken döneme tarihlenebilecek yüzey buluntuları çok fazla değildir. Birinci binyıl parçaları dışında seramik buluntuları çoğunlukla geç Roma ve Bizans dönemlerine aittir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, geç dönem tabakalarının büyük oranda höyük üzerini kaplaması ve höyüğün çekirdek kısmının bu yoğun dolgu altında kalması ve tepenin var olan höyük topoğrafyasının Orta Çağ’daki Bizans kalesi inşası sırasında değiştirilerek yine aynı şekilde çekirdek höyük kısmının da bu kalın dolgu altında kalmış olması erken dönem buluntularına yüzeyde ulaşmayı güçleştirmektedir.”[2]
Asartepe, Turgutlu’nun hakkında en çok çalışma yapılan, en çok yüzey araştırmasına konu olan arkeolojik alanıdır. İlçe sınırları içerisinde onlarca arkeolojik sit mevcut iken Asartepe’nin diğerlerinin böylesine önüne geçmesi, alanın önemini de kanıtlamaktadır. Lydia bölgesi arkeolojisinin önemli uzmanlarından Christopher Roosevelt’in ifadesine göre buraya dair ilk araştırmalar, 1891 ve 1895 yıllarında Buresch tarafından yürütülmüştür. Bu çalışmaları 1906’da Keil ve Premerstein’ın incelemeleri, 1981-82 yıllarında da Clive Foss’un araştırmaları takip etmiştir. Sonrasında da 1988’de Recep Meriç’in yüzey araştırması gelmektedir.[3] Roosevelt’in saydıklarına Rafet Dinç’in ve Engin Akdeniz’in yüzey araştırmalarını da ilave etmemiz yerinde olacaktır. Ayrıca bazı tezlerde de Asartepe’den genel hatlarıyla dahi olsa bahsedilmiştir.[4]
Prof. Dr. Recep Meriç, 1988 yılında İzmir ve Manisa illerinde gerçekleştirdiği yüzey araştırması sonucunda Asartepe Höyüğü hakkında şunları yazmıştır: “Urganlı’nın kuzeyinde Gediz Irmağı kenarında görkemli bir konuma sahip Asartepe önemli bir MÖ 2. bin merkezidir. Yüzeyde bol miktarda MÖ 2. bine ait gri, devetüyü ve kırmızı monokrom seramik parçaları görülmektedir. Stratejik konumu nedeniyle höyük, Geç Bizans Dönemi’nde bir kaleyle tahkim edilmiştir. Kaleye ait sur ve kule kalıntıları Asartepe’nin güneybatısında halen izlenebilmektedir. Höyük üzerinde görülen bazı mermer bloklar arasında Bizans dönemi bir kabartma dikkati çekmektedir.”[5]
Engin Akdeniz’in ‘Gediz Ovası’nda Stratejik Bir Yerleşim: Asartepe’ başlıklı makalesi[6] ise höyükle ilgili olarak şu ana kadar hazırlanan en kapsamlı çalışmadır. Akdeniz, höyüğün konumunu yakınındaki kaplıcalar ile de ilintilendirmiştir: “… özellikle ilk Tunç Çağı’ndan başlayarak bazı yerleşimlerin kaplıca ya da maden suyu kaynaklarının bitişiğine konuşlandıkları ortaya çıkmıştır. Asartepe Höyüğü dışında, Alaşehir yakınlarındaki Gavurtepe Höyüğü, Kula yakınlarındaki Soğanlı Höyüğü (ki ilginç bir şekilde diğer adıyla yerleşimin hemen yakınındaki maden suyundan dolayı Acısu adıyla anılan höyük), Kula yakınlarındaki Gölcük Höyüğü, kaplıca-maden suyu kaynağına yakın konumları yerleşim tercihindeki ana ya da diğer sebeplerden olmalıdır.”[7]
Asartepe’nin antik çağlardaki hangi yerleşim yeri olduğu sorusu, halen kesin olarak cevaplanabilmiş değildir. 19. yüzyılda burasının Mostene olabileceği ileri sürülmüş; sonraki bazı araştırmalarda ise Asartepe’nin günümüz Gökkaya’sına konumlanan Aureliopolis / Tmolos ile irtibatlı bir başka yerleşim olabileceği düşünülmüştür. Clive Foss’a göre ise burası Perikomma isimli yerleşim olmalıdır. Perikomma, “her tarafı kesilmiş yer” anlamına gelmektedir ve bu tanımın da Asartepe Höyüğü’ne birebir olarak uyduğu öne sürülmektedir.[8] Mostene’nin Spil Dağı eteklerinde olduğu günümüzde kesin olarak kanıtlanmıştır ancak diğer olasılıklardan herhangi birisi halen açıklık kazanmamakla beraber Asartepe’nin Perikomma adlı antik yerleşim olabileceği daha yoğun kabul görmektedir...
Asartepe’nin yüzeyinde yapılan incelemelere göre burada yerleşimin dört, belki de beş bin yıl önce başladığı anlaşılmaktadır. Fakat bütün çalışmalarda tabiat şartları ve insan müdahalesi nedeniyle höyüğün topografyasında önemli değişiklikler olduğu ve burada hayatın başlangıcına dair izlerin bulunabileceği çekirdek kısmının halen gizemini koruduğu vurgulanmıştır. Dolayısıyla burada insanoğlunun varlığı, belki de şu anda öngörülen tarihlerden çok daha eskilere uzanıyor olabilir.
Günümüz Turgutlu’su çevresinde insan hayatının Tunç Çağı veya öncesinde başladığı Asartepe’de yerleşim, Bizans dönemine kadar devam etmiş ve bu dönemde höyüğün ticaret yollarına yakınlığı ve dolayısıyla stratejik önemine binaen çevresi surlarla tahkim edilerek burada bir kale inşa edilmiştir. Kalenin ne zaman terk edildiği ya da kullanılmaz duruma geldiğine dair şu an için elimizde açık bir veri mevcut değildir. Yalnız Türk İslam fetihleri sonrası ve Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde burada herhangi bir yerleşimin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.
19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk çeyreği, Turgutlu ve köylerinin iskân tarihi açısından çok hareketli geçmiştir. Bir taraftan savaşlar sonucunda elden çıkan Osmanlı topraklarından anavatana dönen muhacirler, diğer taraftan da zorunlu iskâna tâbi tutulan yörük aşiretlerinden dolayı bölge, öncesine göre çok daha kalabalık bir hale gelmiş ve bu iskân hareketleri neticesinde birçok yeni mahalle ve köyler kurulmuştur. Bu yeni köylerden birisi de binlerce yıl boyunca insanoğluna ev sahipliği yapan, o günlerdeki ismiyle Hisartepe Höyüğü üzerinde kurulmuştur.
Araplı Türkmenleri, anılan dönemde Turgutlu çevresinde yerleşen ya da yerleştirilen unsurlardan birisidir. Örneğin o günlerde Araplı Tepeköy denilen günümüzün Çampınar köyü, 19. yüzyılda oluşan bir iskân merkezidir. Çok da uzun ömürlü olmayan Hisartepe köyü de anladığımız kadarıyla 19. yüzyılın ortalarında veya birkaç on yıl sonrasında oluşmuştur. Osmanlı Devleti’nin son yarım yüzyıllık döneminde burada çok da küçük olmayan bir yerleşim teşekkül etmiş ve tam tarihini bilemediğimiz bir dönemde de bu yerleşim, köy statüsü kazanmıştır. Hisartepe’nin bağımsız bir köy haline gelmesi 1908 ile 1927 yılları arasında gerçekleşmiş olmalıdır. 1908 yılına ait resmî devlet yıllığı diyebileceğimiz vilâyet salnamesinde Hisartepe, Turgutlu’nun köyleri arasında sayılmazken[9] 1927 yılında gerçekleştirilen Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımında ise ilçeye bağlı köylerin arasında kendisine yer bulmuştur.
Hisartepe’ye iskân edilen Araplı aşiretine ‘Buğurcu Araplısı’ da denmektedir.[10] ‘Buğurcu’, deve çobanı veya geçimini devecilikle sağlayan kişi anlamına gelmektedir. Köyün ilk yerleşimcileri de geçimlerini yoğun olarak bu meslekle karşılamaktadırlar. Anılan dönemde develerin ağır nakliye aracı işlevine sahip olduğu düşünülürse bu işin değeri daha iyi anlaşılacaktır.
Yüzyıllar boyunca Suriye’nin kuzeyindeki kışlaklar ile Bozok yaylaları arasında yarı göçer bir hayat süren Araplı Türkmenlerinden bir kısmının yolu, Seferihisar ve Cumaovası (günümüzde Menderes) üzerinden Hisartepe’ye ulaşmıştır. Devecilikle geçinen bu aileler, yerleştikleri günlerden itibaren demiryolu inşaatında çalışmaya başlamışlar; demiryolu inşaatında gerekli olan malzemelerin nakliyesini üstlenmişlerdir. Kasaba-İzmir Demiryolu, 1866 yılında hizmete açılmış; bu hattın Alaşehir’e uzanan kısmının ise inşaatına 1867 yılında başlanmış ve bu bölüm, 1875 yılında tamamlanmıştır.[11] Hisartepe’de ikamet edenlerin torunlarından öğrendiğimiz bu bilgi doğrultusunda alandaki ilk iskânın 1870 dolaylarında gerçekleştiği sonucuna ulaşmamız mümkündür.
Kısa sürede ikamet edecekleri evleri inşa eden Hisartepe’deki Buğurcu Araplıları bir taraftan nakliyecilik yaparken diğer taraftan da bölgenin tarımsal verimliliğinden istifade ederek üretim sürecine dâhil olmuşlardır. Hisartepe köyünün en sıkıntılı zamanları, tüm bölge için de geçerli olduğu gibi Yunan işgali günlerinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde köylüler çeşitli eziyetlere maruz kalmış; aralarında daha varlıklı olan bazı kişiler Yunan askerleri tarafından tutuklanarak verilen yüklü miktarlardaki ‘haraçlar’ sonrasında yeniden özgürlüklerine kavuşabilmişlerdir. İşgalin son günlerinde ise Yunan birliklerinin geri çekilme güzergâhındaki Urganlı ve Turgutlu’nun da içlerinde olduğu pek çok köy ve şehir Yunan ordusunun özel eğitimli birlikleri tarafından yakılırken Hisartepe’de bu süreç yaşanmamıştır. Hisartepe sakinleri, işgalin son günlerini canlarını kurtarmak amacıyla sığındıkları Çal Dağı’nda geçirmişler ve bölgenin kurtuluşu sonlarında yeniden evlerine dönebilmişlerdir.
Aktarılanlara göre, ilk yerleşim esnasında burada 300 hane kadar bir nüfus mevcuttur. Hisartepe’nin artık resmen bir köy olduğu 1927 yılında ise buradaki 40 hanede 174 kişi ikamet etmektedir.[12] Burada muhtarlık yapan kişilerden ismini öğrenebildiğimiz tek kişi ise İbiş Daşkan olmuştur. Daşkan, vefat ettiği 1936 yılında Hisartepe’nin muhtarlığını yapmaktadır.[13]
1930’lardan itibaren Hisartepe köyünün nüfusundaki azalma, önüne geçilemez bir duruma gelmiştir. Antik dönemde höyüğün yüksekliği, sivrisinekler ve sıtmadan nispeten koruma sağlamışsa da yerleşimin Gediz Nehri’ne olan yakınlığı, bu tehlikenin tamamen ortadan kalkmamasına neden olmuştur ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Hisartepe’nin sakinleri, Urganlı’ya taşınarak sıtmadan uzaklaşmayı tercih eder duruma gelmişlerdir. Bunun sonucunda 1927 yılında 174 olan nüfus, 1935 yılında 94’e[14], 1940 yılında ise 57 kişiye düşmüştür.[15] Görüldüğü üzere nüfusu müthiş bir hızla azalan Hisartepe’nin köy statüsü, 16 Mayıs 1944 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan İçişleri Bakanlığı tamimi ile kaldırılmış ve bu yerleşim, bir mahalle olarak Urganlı’ya bağlanmıştır.[16]
Hisartepe’nin son sakinleri ise 1950’li yıllara kadar burada ikamete devam eden, Ahmet Çavuş ve Ömer Çavuş namlarıyla bilinen iki kardeş ve aileleri olmuştur. Kısa ömürlü bir köy olan Hisartepe, bu yıllardan sonra tamamen boşalmış ve eski sakinleri tarafından terk edilen evler de tarımsal faaliyetlerin de etkisiyle bir süre sonra yıkılmaya başlamıştır. Böylelikle MÖ iki binlerde, hatta belki daha da önceki dönemlerde başlayan ve aralıklarla süren Hisartepe / Asartepe’nin bir yerleşim merkezi olma niteliği, 1950’li yıllarda tamamen ortadan kalkmıştır. Hisartepe’den günümüze ulaşan alandaki son somut hatıra, bir kısmı artık bozulmuş durumda ise de köyün mezarlığıdır. Alandaki insan faaliyetleri ve tabiat şartları, mezarlığı da büyük ölçüde tahrip etmiş durumdadır.
En başta da ifade ettiğimiz üzere Asartepe veya mazideki adıyla Hisartepe, Turgutlu’nun en önemli tarihî alanlarının başında gelmektedir. Burada yürütülecek arkeolojik çalışmalar, yalnızca Turgutlu’nun değil; aynı zamanda bölgenin de geçmişine ışık tutacaktır. Dileğimiz, bu yöndeki çalışmalara en kısa zaman içerisinde başlanması doğrultusundadır.
[1] Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, Ankara 2005, s. 10-11.
[2] https://korumakurullari.ktb.gov.tr/Eklenti/44058,manisa---turgutlu---urganli-mahallesi-asartepe-mevkiind-.pdf?0 , Erişim: 16.06.2023.
[3] Christopher Roosevelt, Gyges’ten Büyük İskender’e Lydia Arkeolojisi, İstanbul 2017, s. 278.
[4] Örnek olarak bakınız: Miray Mimaroğlu, Gediz Havzası’nın Son Tunç Çağı Tarihi Coğrafyası, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Aydın 2013.
[5] Recep Meriç, “1988 Yılı İzmir, Manisa İlleri Arkeolojik Yüzey Araştırması”, VIII. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Ankara 1990, s. 361.
[6] Engin Akdeniz, “Gediz Ovası’nda Stratejik Bir Yerleşim: Asartepe”, Anadolu Kültürlerine Bir Bakış: Armağan Erkal’a Armağan, Ankara 2014, s. 1-16.
[7] Engin Akdeniz, a.g.m.
[8] Engin Akdeniz, a.g.m.
[9] Aydın Vilayeti Salnamesi, Sene 1326, s. 665’te Turgutlu’ya bağlı köyler görülebilir.
[10] Hisartepe köyü ile ilgili bazı bilgiler, kendisi de bu köyün sakinlerinin torunu olan Kemal Doğru ile 21 Haziran 2023 tarihinde gerçekleştirdiğimiz görüşmede öğrenilmiştir. Verdikleri bilgiler ve misafirperverliklerinden dolayı Sayın Doğru ve ailesine bir kez daha teşekkür ederiz.
[11] Arif Kolay, Anadolu’da İşletmeye Açılan İlk Demiryolu İzmir- Kasaba Hattı ve Uzantıları (1863-1897), Ankara 2019, s. 59 vd.
[12] Haz.: Mehmet Gökyayla, Güzel Kasaba’nın Tabii Hazineleri ve İktisadi Vaziyeti, Turgutlu 2021, s. 61.
[13] Kemal Doğru ile 21 Haziran 2023 tarihinde gerçekleştirilen görüşme.
[14] Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sayımı / Kat’i ve Mufassal Neticeler / Manisa Vilayeti, İstanbul 1938, s. 21.
[15] 20 İlkteşrin 1940 Genel Nüfus Sayımı, basım yeri ve tarihi yok, s. 472.
[16] T. C. Resmî Gazete, 16 Mayıs 1944, Tamimler kısmı, s. 6585.