TURGUTLU'nun dağcılık kulübü TURDAK’ın sporcuları bu pazar Çatalköprü, Gökgedik, Kemalpaşa Ovacık ve Sinancılar arasındaki doğal parkurda yürüdü.
TURDAK, her yıl parkurlarını geliştirip zenginleştiriyor. Ayrıca katılımcıların sayısı da günden güne artıyor. Bu hafta da kalabalık bir grup ile yollara düştük. Sabahın erken saatlerinde eski belediye önünde buluştuğumuz doğa sevdalıları ile bizi bekleyen araca binip etkinliğin başlayacağı Çatalköprü köyüne ulaştık. Yukarıda da belirttiğimiz gibi maceraseverlerin sayısında günden güne büyük bir artış var. Bu yüzden aracımızdan inenlerin sayısını düşününce, insan bu kadar kişi bu otobüsten mi indi diye düşünüyor.
TURDAK başkanı Celalettin Hoca’nın verdiği talimatla sert parkurlarda yürüyüş deneyimine sahip yetkin grup yürüyüşe bu noktadan başlıyor. Onlar, Gökgedik köyünden sonraki Gümüşgediği sırtını izleyerek 990 metre rakımlı Kırankestane tepesine ulaşacak. Oradan da Yorganlıgediği’ni takip edip 1090 metre rakımlı Alanocak tepesinden Ovacık köyüne inecek. Diğer grubun parkuru biraz daha kolay. Bu grup da orman yangın yolunu izleyerek Çukurcak Yaylası’na ulaşacak. Oradan da Yorganlıgediği yönüne hareket ederek Akçaoluk Çeşmesi’ne varacak ve oradan Ovacık köyüne inecek. Ben kolay olanı seçip ikinci gruba katılıyorum. İçinde benim de olduğum daha yavaş grup da harekete geçiyor. Yumurtataş ve Kanlıtarla sırtlarını bir solukta aşıyoruz. Hamzababa köyüne inen Tekke deresi boyunca ilerliyoruz. Buradan güneye yönelerek Çukurcak deresinin aşağısı uçurum olan doğu yamacındaki orman yolundan sık sık molalar vererek ilerliyoruz. Hızımız doğal engeller sebebiyle zaman zaman düşüyor.
Sağ yanımız gürül gürül akan suyunun sesini duyduğumuz uçurumlu Tekke deresi. Derenin yamaçları meşe, pinar, çitlenbik, davulga, sakız, böğürtlen, kuşburnu ve adlarını bilmediğimiz daha pekçok bodur ağaçla kaplı. Herkes buraya gelip sonbaharın muhteşem renklerini görmeli. Yapraklar kimi yerde hala yeşilken bir de bakıyorsunuz yeşillik yerini tamamen kızıllığa bırakmış. Bir bakıyorsunuz mor,sarı, turuncu renk cümbüşü etrafınızı kuşatmış. Tabiat adeta renklerle gösteri yapıyor burada. Ahlat, Alıç, Kırmızıçalı gibi ağaçlarsa tümden yapraklarını dökmüş, kuru dallarıyla imreniyor dallarında yapraklarını koruyan ağaçlara. Ağaçsız boş alanlar ise Karağın gibi yüksek boylu otlarla kaplamış. Yol kenarında yeni büyümeye başlamış Kuzukulakları arkadaşlarımızın ilgisini çekiyor. Kimisi tutam tutam toplayıp yemekle meşgul. ‘Yağan yağmur yıkamıştır!’ anlayışıyla üstündeki toza toprağa, çamura dikkat eden de yok.
İleride kimi uzun ince kimi bir avuç büyüklüğünde tarlalar göze çarpıyor. Burasının Çukurcak yaylası olduğunu anlıyoruz. Doğuya doğru yönelip yukarı çıkıyoruz. Sırttan bakınca doğudaki Kayrak köyünün arazileri görünüyor. Buranın adı Yorganlı Gediği. Önceki yıllarda bir iki defa gittiğimiz Turgutlu - Bayındır ilçelerini ayıran Sınırkavağı’na epeyce yaklaşmış durumdayız. Ama bu yürüyüşte o yöne gitmeyeceğiz. Sırttan sırta ilerleyerek güneye yöneliyoruz. Biraz ilerledikten sonra batıya yönelip Çukurcak deresinin başlangıç yerlerini etekten geçiyoruz. Önümüzde bir tek Akçaoluk sırtı var. Onu da aştık mı artık Ovacık köyüne kadar yolumuz hep iniş. Sağ yanımız her yerden rahatlıkla görülebilen Karlık dağı. 960 rakımlı Ericek tepe ve daha kuzeyde en yüksek yeri 1160 metre rakımlı Sarıkaya tepesi. Sol yanda, güneyde Gelinmezarı tepesi tüm azametiyle görünmekte. Yedi sekiz kadar arkadaşımız bu tepeye çıkmak üzere ayrılıyor. Sonunda Akçaoluk’a ulaşıyoruz. Burada çok eski bir çeşme var. Çeşme ve su varsa bilin ki orada mola var. Buradan sonra tümden inişe geçeceğiz. Sularımızı yeniliyoruz.
Telefonlara kaydedilmiş müzikle oynamaz, kısacık da olsa eğlenmezsek olmaz. Batıda, çok aşağılarda Ovacık köyü tüm güzelliğiyle görünüyor. Arada bir görünen insanlar, hayvanlar karınca gibi. Oyun, eğlence de olsa molayı kısa tutuyoruz. Hedefe belirlenen zamanda varmalıyız. Harekete geçiyoruz. Kalkamaçtaşı mevkisindeyiz. Yol güneyden yavaş yavaş alçalarak köye iniyor. Ama kestirmeden bir patika olmalı. Hem yürüyor hem de patikanın başlangıç yerini arıyoruz. Kimi arkadaşlar uzun ve tehlikesiz yoldan gitmek istiyor. Kimisi de her yerde en zor, en tehlikeli, en sert yerleri tercih ediyor. Kurtuluş savaşında yunan askerleriyle girdiği çatışmada şehit olan Eskinin Mezarına birer fatiha okuyup devam ediyoruz.
Ovacık köyündeki tarihi çeşmede yetkin grupla buluşup önceden ısmarıcını yaptığımız fırında somon balığı yiyeceğiz. Bir gün önceden gelip kamp kuran İzmir-Bornova Belediyesi Dağcılık Kulübü (BOBEDAK) sporcularıyla tanışıyoruz. Balık ve salatalar hazırlanmış, balıkçı Servet’i bizi bekler buluyoruz. Servet ustanın özenle hazırladığı balıkları yedikten sonra topluca yola çıkıyoruz. Bu kez Sinancılar köyünden beri gelien EGE DAĞCILIK kulübünün yürüyüş grubuyla karşılaşıyoruz. Buca Dağcılık(BUDAK) ta bu çevrede yürüyüşte ama karşılaşamadık. Buradan tarihi kervan yolu. Avnibey parkurundan Sinandede türbesine, Sinancılar’a varacağız. Patikadan tek sıra halinde iki saatte Sinancılar’a indik. Bizi götürecek dolmuş gelmiş, şoför Hüseyin Zengin’i bizi bekliyor buluyoruz.
Gelecek Pazar gününün Kurban Bayramı’na denk gelmesi dolayısıyla etkinlik yapılmayacağını, TURDAK’ın 13 kasım 2011 Pazar günü tüm İzmir, Aydın, Manisa dağcı kulüplerince düzenlenen “Yukarıkızılca - Mahmutdağı Atatürk’ü Anma Tırmanışı”na katılacaklarını öğreniyoruz. (Haber Merkezi)
Yorumlar
Kalan Karakter: