TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKININ VERİLİŞİ
Bugün Türk kadınına dünyanın pek çok uygar ülkesinden çok önce milletvekili seçme ve seçilme hakkının, ATATÜRK tarafından verilişinin 79.yıldönümü. Başta kadınlarımız, tüm ulusumuza kutlu olsun! Türk kadını, tarih boyunca erkeği ve çocuklarının yanında, omuzlarına yüklenen tüm yükümlülükleri gereğinden de fazla yerine getirmiştir. Onu çocuklarının yanında birincil görevi olan koruyucu, kollayıcı,kanat gerici mükemmel bir anne, erkeğinin yanında bazen yükün yarıdan fazlasını üstlenmiş bir ortak, tarlada bir ırgat, okulda öğretmen,kürsüde yargıç, hastanede sihirli elleriyle şifa dağıtan bir melek,ama en önemlisi,ülkesi ve ulusunun bağımsızlığı tehlikeye düşünce canından çok sevdiği yavrusunun sağlığını bile tehlikeye atarak cepheye koşan bir NENE HATUN, TAYYAR RAHMİYE, GÖRDESLİ MAKBULE, ERZURUMLU FATMA SEHER, 70’inci Alay Komutanı Hafız Halit Bey’in kızı NEZAHAT…olarak görürüz. Nitekim bu özelliklerinden dolayı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK “Dünyada hiçbir milletin kadını, “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim diyemez.” Ve “Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısı ile kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Bundan dolayı hepimiz bu büyük ruhlu, büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen şerefli ve kutsal sayalım” demiştir. Bugün çok öykünülen ve en küçük bir eleştiriye bile tahammül gösterilemeyen Osmanlı döneminde kadınlar, nüfus sayımında bile yok sayılıyorken, pek çok dar görüşlünün neredeyse küfürle andığı ATATÜRK sayesinde toplumun öbür yarısı olarak kabul edilmiş ve önce 3 Nisan 1930’da çıkarılan belediye yasasıyla belediye meclislerine üye olma, 26 Ekim 1933’te köy kanununda yapılan değişiklikle de köy ihtiyar heyetlerine seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdir. Nihayet 3 Aralık 1934’te Anayasanın 10. ve 11. maddelerindeki “her erkek Türk” ifadesi, “kadın, erkek her Türk” şeklinde değiştirilmiş ve meclise kanun teklifi yapılmıştır.5 Aralık 1934’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasayı kabul ederek, Türk kadınına yasalar önünde erkeklerle eşit haklar verilmiştir.Bugün dünyanın en uygar ülkeleri olarak gösterilen Fransa'da 1944, İtalya’da 1948 ve İsviçre’de 1972 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Kadınlarımızın seçme ve seçilme haklarının yasal düzlemde kabul edildiği 1934 yılının üzerinden 79 yıl geçmiş olmasına karşın bugün, hala “TEMSİLDE TAM EŞİTLİK” sorunu yasal ve toplumsal alanda çözülebilmiş değildir. Siyasi partiler erkek egemen yapılarını korumakta,parlamento erkek çoğunluğundan oluşmakta ve ne yazık ki sözel kabullere karşın uygulamada kadınlar vitrin malzemesi olmaya ve kararlar erkek parti başkanlarının, kurmaylarının iki dudakları arasından çıkacak “erkek sözleri” ile verilmeye devam etmektedir.1924 yılında Türk Kadınlar Birliği’nin “MÜDRİK-İ REY (OY HAKKI) SAHİBİ OLMAYANLAR SIĞINTIDIR” saptaması ile sürdürdükleri mücadelenin bugün, “TBMM’NDE, BELEDİYELERDE, İL MECLİSLERİNDE EŞİT TEMSİL EDİLMEYENLER SIĞINTIDIR” kavrayışı ile sürdürülmesi gerekmektedir. Seçme ve seçilme hakkı, en temel yurttaşlık hakkıdır.Anayasa ile güvence altına alınmış olan bu hak, nasıl topluluk ya da cemaatlere terk edilemeyecekse,erkek egemen yapının keyfine de terk edilmeyecektir. Bu sorun, arkasında toprak mülkiyeti sorununu gizlemektedir. Halkçı devletçiliğin inşası 2.sırada gelmektedir. Kadınlar, iş yaşamının her alanında eşit olanaklarla donatılmalıdır.Ve 3. sırada “eş sırada” kadınlar için eşit eğitimin yasal ve toplumsal güvenceleri sağlanmalıdır.Bunun için verilecek mücadelede kadınlar en önde olmaya devam edeceklerdir. Seçme ve seçilme hakkı cumhuriyet devrimlerimizin ürünüdür. Onu gerçek anlamda yaşama geçirmek her cumhuriyet kadınının boynunun borcudur. Ancak unutulmasın, dünyada hiçbir hak verilmez; ancak alınır!Hakkın verilmeyip ancak alınacağının, böyle alınan hakkın da insana onur kattığının, tersinin ise insanı pek te saygın olmayan bir duruma indirgediğinin somut örneğini bugünlerde görmekteyiz. Başbakanın icazetiyle önce milletvekili seçilen,ardından da bakanlık koltuğuna oturtulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığına henüz adaylığı bile açıklanmadan, halkın oyunu almak için, ilin spor kulübüne,rakip takımı yenmeleri karşılığında kendilerine devlet kesesinden 500 bin TL prim vereceğini açıklamak için, girmesine asla izin verilmemesi gereken soyunma odasına kadar girmiş ,fotoğraflarının çekildiğini hiç aklına getirmeden de olayı yayınlayan gazeteye yalanlama yazısı göndermiştir.Aynı Fatma Şahin, adaylığı açıklandığı halde bakanlık koltuğunda oturmaya devam etmektedir ve korkarız ki,seçimlere de altında kırmızı plâkalı arabası,önünde ve arkasında yüzlerce polis,emrinde vali ve tüm kaymakamlarla katılacak ve seçimi kazanması halinde de RTE televizyonlara çıkıp muhalefeti nasıl perişan ettiklerini gururla anlatacaktır.Sevgili Türk Kadınları.Tüm olumsuzluklara karşın,ATATÜRK sayesinde elde ettiğiniz ve değerini çok iyi bilmeniz gereken bu gününüz kutlu olsun.Ali TEZCAN
ADD Turgutlu Şube Başkanı