Soma faciasından Çaldağı uyarısı Salih Özbaran* 13 Mayıs 2014 günü, Soma'da, resmi açıklamalarda sayıları 301 olarak verilen madencinin karanlık dehlizlerindeki ölümü ailelerinde tarifsiz acı, bölge halkındaki derin üzüntü, ülkede ve dünyada yarattığı şaşkınlık muhakkak ki tarihin sonsuzluğunda acıyla, ibretle, bir o kadar da nefretle yerini alacaktır. 18 Mayıs 2014 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Can Dündar, bu korkunç felaketi gelecek yıllar, yüzyıllar boyunca yorumlanması gereken biçimiyle yerleştirmiş satırlarına: "Soma'da yaşadığımız şey, küresel sermayenin baskısıyla, iflah olmaz bir kâr hırsıyla, rantı paylaşarak suça ortak olan hükümetin politikasıyla işsiz, ücretsiz, güvencesiz, örgütsüz kalmış kitlelerin feveranıdır". O korkunç felaketin patlak verdiği günden itibaren -zaten hiç aklımdan silmediğim- Çaldağı'ndaki nikel madeninin çıkarılmasına yönelik ürpertilerimi fazlasıyla duymama yol açtı. Çünkü işin içinde, başlangıçta, küresel sermaye sarmıştır Turgutlu'mun Çaldağı'nı; sonra da yerli olarak bildirilen para babalarının çöreklenmesi girmiştir devreye. Çaldağı'nda kilometrelerce uzayan dehlizler yok; kömür de yok; ama nikel var. Bu yüzden hükümetin de teşvikiyle geliveren küresel sermaye var. Bu sermaye, oradan çıkartılan/çırarılacak olan madeni yurt ötelerinde işletecek, satacak, çok tatlı kârını cebine koyacak. Ne var ki, 20-21 yıllık işletme süresince şimdiden 300.000'i bulduğu dile getirilen ağaç katliamıyla birlikte açılan/açılacak olan devasa barajlar (dev açık ocaklar) eşliğinde uygulanacak "liç" yöntemiyle Kasaba'ma, ovasına, doğasına, insanının üstüne asidini salacak, Gediz'den su çekecek, İzmir'e ulaşan suyunu zehirleyecek, Turgutlu'nun cennet misali ovasının suyunu emecek, virüsünü bırakacak. Burada eko-sistem için, çevre için, insan için, gelebilecek zararların boyutlarını açığa vuran bilginlere bırakayım sözü; onların ağzından duyalım yaşanabilecekleri. Uyarılarını dinlediğim ve izlediğim birçok değerli bilgin var; sadece birkaçını sıralayacağım. Önce konunun uzmanı Profesör İsmail Duman'ın uyarılarından yalnızca bir tanesi: "Ormanlarla örtülü alanlarda maden işletmeciliği esnasında kaybedilen ağaçlar değil, bir ekosistemdir. Ekosistemin değeri odun miktarı ve ağaçlandırma bedeli ile ölçülemez. Onarımı da “doğa ve vejetasyon dinamiği ile uyuşmayan basit bir ağaçlandırma işlemi” ile gerçekleştirilemez". Sonra da bir başka uzman, Mühendis Tahir Öngür'ü dinleyelim: "Asit sisi Çaldağı’ndaki işletme süresince açıkta kullanılmak istenen 15 milyon ton sülfürik asidin bir bölümünün gideceği aerosol fazı olarak çevresel etkisi çok geniş bir alanda hissettirecek en önemli yıkıcı faktördür". Ve yazdığı kitaplarla, bitmeyen uyarılarıyla bizleri aydınlatan dünyaca ünlü coğrafya bilgini Jared Diamond ile kapatalım yazıyı: "Kısacası büyük şirketlerin çevre uygulamaları, pek çoğumuza göre bizim adalet anlayışımıza uygun olmayan bir olgu tarafından şekillenmektedir. Koşullara bağlı olarak, bir şirket en azından kısa bir dönem için gerçekten de kârını en yüksek dereceye çıkarabilir. Ancak bunu çevreye ve insanlara zarar vererek elde eder… Benim kanaatim, gelecekte tıpkı geçmişte olduğu gibi halkın tutumunu değiştirmesi iş dünyasının çevre uygulamalarında değişiklik yapması için mecburidir". Ve, tabii ki. Turgutlu'da çok duyarlı hemşehrilerimin yürüttüğü TURÇEP'in özverili çalışmalarını unutamam. Soma faciasının acısıyla yaptıkları basın açıklaması yeterince uyarıcıdır sanırım: "Yıllardır vahşi madenciliğe karşı verdiği mücadele ile çaldağında yaşanan bu duruma izin vermemiştir bundan sonra da halkımızın da desteği ile asla izin vermeyecektir". *Emekli tarih profesörü
KÖŞE YAZILARI
20 Mayıs 2014 - 10:10
Güncelleme: 20 Mayıs 2014 - 10:22
Soma faciasından Çaldağı uyarısı
Salih Özbaran'ın yazısı
KÖŞE YAZILARI
20 Mayıs 2014 - 10:10
Güncelleme: 20 Mayıs 2014 - 10:22