Kasabalı çocukların Cezayir’de ne işi var?Ali Şentürk'ün Kaleminden KasabaKASABA’nın hüzün dolu öyküsü çoktur. Nereye el atsanız, hangi türküsünü dinleseniz hep karşınıza hüzün çıkar. Bu şehrin kahve falları bile hüzünlü haberlere gebedir. Gelinlerinin duvakları bile hüzünlü havalarla örtülür.
Geçen gün gazetelere karıştırırken adı Kasaba olan bir başka kent daha çıktı karşıma. Onun da öyküsü hüzün dolu.
Baktım bu Kasaba Cezayir’de. Murat Bardakçı, Habertürk Gazetesi’nde bu kasabayı anlatmış: “ Cezayir’de bulunan, bizim “Kasaba”, Cezayirliler’in ise “Kasba” dedikleri Türk mahallesinin şiirlere kadar aksetmiş hüzün dolu öyküsü var. “Kasba” yahut “Kasaba”, Cezayir’de asırlar boyunca devam eden Türk idaresi sırasında yönetim merkezi ve Levend kışlalarının bulunduğu yer. Buraya giden Levendler buradaki günlük hayatın zorluklarını öykülere ve şiirlerine aksettirmişler. Kasaba denen bu yerin bizimle nasıl bir alâkası var. Aslında bu Kasaba’da asırlar önce yaşamış olan Türklerin romantik ama son derece hüzünlü öyküleri var.
Bizim “Kasaba” dediğimiz yere Cezayirliler “Kasba” derlermiş. Kasba, Cezayir’de birkaç asır devam eden Türk hâkimiyeti sırasında idareci sınıfın yaşadığı ve garnizonun bulunduğu mekândır. Anadolu’dan, özellikle de Ege tarafından sevk edilen ve “Garp Ocakları” denen askerî teşkilâta mensup Levendler ile “Dayı” diye bilinen Cezayir Valisi’nin sarayı buradadır. Bu Kasaba, tarihin, sanatın ve folklorun yanı sıra savaş tarihi bakımından da önem taşıyordu. Geçmiş asırlarda mazgallarında topların dizili olduğu kalenin sahil tarafı yine o yüzyıllarda kalyonlar ve Levendlerin kullandıkları diğer tekneler ile dolu idi. Sık sık yaşanan İspanyol baskınları bu sahili hedef almış, Leventler topraklarını ve canlarını korumak için büyük mücadeleler vermişlerdi.”
1671 yılının ortalarında Kasaba’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Turgutlu ahalisi hakkında “Çocukları anadan doğma yeniçeridir, Taze yiğitleri baldırları çıplak, Cezayirli tarzı sıkma yelek, pala bıçak, başlarında fes gezerler” demiş ve devam edip “…üç hamam, on bir han vardır. En büyüğü Semerciler Hanı, Pazaryeri’nde Voyvoda Hanı, Yeniçeri Hanı’dır. Pazaryeri’nde yirmişer taş sütunlu üzeri örtülü Tahıl Pazarı geniş meydandadır.”
Acaba dedim, Kasaba’nın yanık çocukları, ya da Acemi Ocağına devşirilen çocuklar Turgutlu’da bulunan Voyvoda ve de Yeniçeri hanlarında toplanıp, eğitilip buradan Cezayir’e mi gönderildiler.
Bu Cezayir’e gönderilen levendler, yaşadıkları kentin adını unutmayıp Kasaba ismini oralara mı taşıdılar.
Neden olmasın?
Ali Şentürk
Geçen gün gazetelere karıştırırken adı Kasaba olan bir başka kent daha çıktı karşıma. Onun da öyküsü hüzün dolu.
Baktım bu Kasaba Cezayir’de. Murat Bardakçı, Habertürk Gazetesi’nde bu kasabayı anlatmış: “ Cezayir’de bulunan, bizim “Kasaba”, Cezayirliler’in ise “Kasba” dedikleri Türk mahallesinin şiirlere kadar aksetmiş hüzün dolu öyküsü var. “Kasba” yahut “Kasaba”, Cezayir’de asırlar boyunca devam eden Türk idaresi sırasında yönetim merkezi ve Levend kışlalarının bulunduğu yer. Buraya giden Levendler buradaki günlük hayatın zorluklarını öykülere ve şiirlerine aksettirmişler. Kasaba denen bu yerin bizimle nasıl bir alâkası var. Aslında bu Kasaba’da asırlar önce yaşamış olan Türklerin romantik ama son derece hüzünlü öyküleri var.
Bizim “Kasaba” dediğimiz yere Cezayirliler “Kasba” derlermiş. Kasba, Cezayir’de birkaç asır devam eden Türk hâkimiyeti sırasında idareci sınıfın yaşadığı ve garnizonun bulunduğu mekândır. Anadolu’dan, özellikle de Ege tarafından sevk edilen ve “Garp Ocakları” denen askerî teşkilâta mensup Levendler ile “Dayı” diye bilinen Cezayir Valisi’nin sarayı buradadır. Bu Kasaba, tarihin, sanatın ve folklorun yanı sıra savaş tarihi bakımından da önem taşıyordu. Geçmiş asırlarda mazgallarında topların dizili olduğu kalenin sahil tarafı yine o yüzyıllarda kalyonlar ve Levendlerin kullandıkları diğer tekneler ile dolu idi. Sık sık yaşanan İspanyol baskınları bu sahili hedef almış, Leventler topraklarını ve canlarını korumak için büyük mücadeleler vermişlerdi.”
1671 yılının ortalarında Kasaba’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Turgutlu ahalisi hakkında “Çocukları anadan doğma yeniçeridir, Taze yiğitleri baldırları çıplak, Cezayirli tarzı sıkma yelek, pala bıçak, başlarında fes gezerler” demiş ve devam edip “…üç hamam, on bir han vardır. En büyüğü Semerciler Hanı, Pazaryeri’nde Voyvoda Hanı, Yeniçeri Hanı’dır. Pazaryeri’nde yirmişer taş sütunlu üzeri örtülü Tahıl Pazarı geniş meydandadır.”
Acaba dedim, Kasaba’nın yanık çocukları, ya da Acemi Ocağına devşirilen çocuklar Turgutlu’da bulunan Voyvoda ve de Yeniçeri hanlarında toplanıp, eğitilip buradan Cezayir’e mi gönderildiler.
Bu Cezayir’e gönderilen levendler, yaşadıkları kentin adını unutmayıp Kasaba ismini oralara mı taşıdılar.
Neden olmasın?
Ali Şentürk