E s k i d e n
Recep Arasan/ Turgutlu 22.10.2014
ESKİDEN çocuklar çember çevirir,meşe oynar,dönen fırçaların kabaralarını söker içine sinek ölüsü yerleştirirlerdi vınlasın diye…Kargıdan at yapar üzerine binerek yarışırlardı.Çelik çomak ve beştaş oyunları meşhurdu.Tahtaya rastgele çiviler çakılarak yapılan sahada elle on kuruşluk parayla sayı yapmak için mücadele görülmeye değerdi.Çocukluğun ilk pazarlama hevesi evde atemeşi yaptırıp satmak olurdu. Zamanlı olarak kiralanan bisikletlerle sokak araları dolaşılırdı,acemiler için üç tekerlekli bisikletler bile vardı.Sakızlardan çıkan futbolcu ve artist resimleri biriktirilir kaydırak oyununda kullanılırdı.Gazoz kapağı biriktiren çocuklar da vardı az da olsa.Sünnetlerde en iyi hediye Nacar marka kol saatiydi.Kandil gecelerinde çocuklar sokaklarda torpil patlatarak eğlenirlerdi eskiden.
Eskiden sokaklarda dondurma,renkli macun ve su muhallebicileri dolaşırlardı yazın sıcağında.Bir de arabalarıyla eskiciler ve işportacılar.Sırtında çift taraflı yoğurt dağarları ile sokakları dolaşan yoğurt satıcılarını unuttum sanmayın.Satıcılarının dostu sokakların köşe başlarındaki tulumbalar olurdu.Çerezciler ise küçük terazileri ile otogar yada tren istasyonlarında ekmek parası peşindeydiler.Akşamları süt ve boza satıcılarının seslerine aşinaydı herkes.Mahalleli kapı önlerinde oturur,dedikodular burada yapılırdı.Saklambaç bütün çocuklar tarafından bilinen bir oyundu ve geceleri oynamak daha bir zevkliydi.Ebe yanlış sobelerse ‘’çanak çömlek patlardı’’ ve oyun aynı ebeyle yeniden başlardı.
Eskiden çocukların çoğu naylon ayakkabı giyerdi.Spor ayakkabısı gıslavetti ve çok az kişi alabiliyordu.Yırtılan beş numara futbol topu ve kösele ayakkabıların eskisine pençe yapan küçük ayakkabı tamir dükkanları vardı.Bilgisayar yoktu,daktilo vardı.En iyi hesap makinası kollu facit marka olanıydı.Resmi dairelerin önünde dilekçe yazan arzuhalciler bulunurdu.Kalorifer ve klima yoktu,odanın ortasında mangal yahut köşesinde kuzine soba bulunurdu.Evlerin çoğunda buzdolabı yoktu,tel dolap vardı.Soğuk su için buzhaneden kalıp buzlar kesilirdi parası kadar..Evde hamur karılarak miniyetlere konur pişirilmek için mahalle fırınlarına götürülürdü.Fırınların bir de kabakulak olan çocukların boğazına kara çalmak gibi fonksiyonları vardı,berberlerin dişçilik yapmaları gibi.
Eskiden sabahın erken saatlerinde tarlaya amele götüren at arabaları ve iş bitimi aynı at arabalarının geriye dönüşlerinden başka yollar ıssız,kaldırımlar bomboştu.İstasyon cıvarında amele pazarı kurulurdu.Yaklaşık dört ay hasat zamanı tarla sahipleri ovaya göçerler şehir sessizliğe bürünürdü.Ovalarda cibindirikler dolu,şehirde sokaklar bomboştu.Tarla komşuları arasında ziyaretler yaz akşamlarının dinlencesiydi.
Eskiden ilkokulu okuyan çocukların en büyük hayali resmi bayramlarda yavrukurt olarak resmi geçit törenlerine katılmaktı.Okul kantinlerinde leblebi tozu satılırdı.Okullarda boş geçen derslerde isim,şehir,bitki,hayvan gibi başlıklar altında asmaca oynanırdı.İster bahçeli evlerde,ister iki katlı binalarda oturan tüm çocuklar için ‘’sokağa çıkmak’’deyimi vardı.Dersler sokaktaki oyunlara feda edilirdi çoğunlukla.Erkekler sokak aralarında naylon topla maç yapar,kızlar ise ip atlarlardı.Dama oynayan vardı ama azdı.Ailede kafası çalışmayan çocukları anne kolundan tutup hocaya okumaya üflemeyegötürür,boyuna muskalar asılırdı.Sınıfta kalma vardı o zamanlar.
Eskiden gazeteler bayram tatiline girer,sadece bayram gazetesi çıkardı.Dini bayramlarda beşikler kurulur,bayramda el öpen çocuklar topladıkları harçlıklarla hemen soluğu oyuncaklarda alırlardı.Patlamış mısırlar içine para konularak top haline getirilir satılırdı üzeri şerbetle sıvanarak.. Bayram arifesinde kolonya şişeleri doldurulur,akide şekeri ve lokum alınırdı.İnsanlar karşılatıklarında yanak yanağa öpüşürlerdi,koç gibi selamlaşmak yoktu o zamanlar.Siyah beyaz fotoğraf çektirmek oldukça masraflıydı.O günün meşhur kırtasiyecileri Metin Eti ve kitapçı Halil’den bayramlarda ve yılbaşında tebrik kartları seçilir,postahaneden gönderilirdi.
Eskiden cep telefonları da yoktu.Aşklar mektuplarda yaşanırdı.Kız ve oğlanın bakışması ‘’anlaşma’’ diye adlandırılırdı.Aşıklar birbirlerine vesikalık fotoğraflarını verirlerdi gizlice.Kızlar yürürken arkasına bakarsa aranıyor lan diye peşlerine takılınır,arada bir göz göze gelindiğinde aklımızı oynatırdık o zamanlar.Tamirci çırakları kızları görmek için lisenin dağılma saatlerini beklerlerdi.Evlenme çağına gelmiş ve hayırlı bir kısmet gözleyen kızların,’’konuştuğu biri var’’ diye adının çıkmaması için aileler olanca sertlik gösterirlerdi.Aşıklar sokaklarda dolaşamazlar,şehrin pastahanelerinde kısa süreli buluşurlardı.Düğün geceleri ve hıdrellez kır eğlencesi aşıkların vazgeçilmez görüşme yerleriydi eskiden.
Eskiden ramazanlar bile başkaydı.Kahveler arası fincan oyunu yarışması ve altı koldan iskambil oyunu sadece ramazan akşamlarında oynanırdı.Kahveler sahura kadar açık kalırdı bu yüzden. Birahaneler yoktu eskiden.Kırathanelerde birasına yahut sunal kokteyline pastra,domino ve okey oynanırdı.
Yokluklar da çekti bizim kuşak.Örneğin sigara bulunmazdı,Vita yağ karaborsa,gaz desen ona keza.Kuyruklar olurdu bazı dükkanların önünde.Telefon sıramız geldi ve nihayet evimize telefon geldi..Düşünsenize siyah ahizesiyle kordonu ve birde çevrimeli -beklemeli tuşlarıyla telefon büyük karizmaydı.
Orta parkın ortasında Atatürk heykeli vardı ve resmi bayramlar burada yapılırdı.Okullar resmi bayramlarda ve fener alayına çok iddialı çıkarlar birbirlerine üstünlüklerini kanıtlarcasına.Hele sanat okulunun ışıklı gösterisi adeta bir gelenek haline gelmişti.19 Mayıs Gençlik ve spor bayramında her okul kendi gösterisini hazırlayıp sunardı.Turgutlu’nun kurtuluş günü 7 eylülde askerler resmi geçit yapar,alkış alırlardı.
Şehrin tek havuzu Karpuzkaldıran parkındaydı.Acemiler için bir metrelik sığ bölümünde,yüzme bilenler ise havuzun aşağı kısmında yüzerlerdi.Atatürk heykelinin üzerinden havuza atlamak büyük karizmaydı.Karpuzkaldıran parkından itibaren şehrin doğusundan leylek çayı geçerdi.İbronun kulesi şehrin en çok bilindik yeriydi o zamanlar.Bir de şimdiki İzmir İşhanının bulunduğu yerdeki un fabrikası.Sonra bir akşam yandı bu fabrika.Kukilinin kahvesinde anıları olan birçok kişi vardır eski günler hatırlandıkça.
Orta parkta ve Pazar günleri şadırvan meydanında Teksas,Tommiks,Kaptan Swing, Kinnova, Teks,Zagor gibi çizgi romanlar kiralanır,bir köşede okunurdu eskiden.Bir de fotoğraflı aşk romanları. Pehlivan tefrikaları yayınlayan gazeteler aynı zamanda kupon dağıtırlardı satışlarını arttırmak için.Cumhuriyet Gazetesi o zamanda siyah beyazdı.Akşamları radyodan radyo tiyatroları dinlenirdi o zamanlar.
Eskiden İzmir fuarı bir ay süreyle açık kalırdı.Her yıl fuarın açılmasını insanlar dört gözle beklerlerdi çünkü fuarda ülke standları oldukça doyurucu,gazinolar gözde mekanlardı.Fuar bir akşamda gezilemez,halk yorgunluğunu ‘’çimen palas’’ denilen çimlerin üzerinde oturarak giderirdi.Tüm sanatçılar fuar kadrosunda bulunmak isterlerdi.Emel Sayın,Neşe Karaböcek,Zeki Müren,Cem Karaca,Barış Manço,Gönül Yazar fuarın favori solistleriydi.Eurovizyon Türkiye seçmelerinde Semiha Yankı birinci olmuştu ancak ençok ilgiyi Ali Rıza Binboğa’nın Yarınlar Bizim şarkısı görmüştü.Ne yazık ki o sene eurovizyon yarışmasında sonuncu olmuştuk.
Hastalanınca hastahaneye gidilmezdi hemen.Doktora çok acil bir durum olmadan gitmek yoktu eskiden.Öncelik hep kocakarı ilaçlarındaydı.Araba lastiğinden şamreli çıkarıp şişirir,ırlamaz çayında yüzmeye giderlerdi gençler.Pantolanlar İspanyol paçaydı,sonra Wrangler ve Lewis marka kot pantolon çıktı sahneye.Gençler uzun saç ve zülüf bırakır oldular.Orta öğretimde saç uzatmak yasaktı,hatta okul idarecileri saçını uzun gördükleri öğrencilerin saçına makas atar sonra berbere gönderirlerdi.Lise kitaplarında Mr ve Mrs Brown ailesi hayvanat bahçesinde,deniz kenarında hasılı tüm konularda vardı.
Sonra mahalle takımları vardı eskiden.Benim de oynadığım Barboros, Şafakspor, Bozkurt, Yenimahalle, Camiönü, Yıldız,Şehitler,Yıldırımspor ve Ülkü spor gibi.İddialı maçları vardı bu takımların.Zaman zaman turnuvalar düzenlenirdi mahalle takımları arasında.Maçlar ya sanat okulu sahasında,lisede yahut arka sahada oynanırdı.Turgutlu stadı toprak zemindi ve ortasında su birikirdi.Trübün yoktu ama seyirci çoktu.Tezahhurat bazen fırfır denen tahta oyuncakla bile yapılırdı o zamanlar.Turgutlu’nun Yedieylül ve İdmanyurdu takımları vardı.Sonraları bu iki takımın birleşmesi sonucu Tukaş Turgutluspor takımı kuruldu.Renkleri sarı yeşil olan bu kulübün ardından Gençlikgücü ve Toprakspor takımları amatör kümede mücadeleye başladılar.Maç günleri kuyruğa ‘’abi beni de araya al’’ diye kaynak yapan çocuklar olurdu futbol sahasının önünde.Maçta ‘’iki kupa beş’’ su satan çocuklar vardı o zamanlar.Sanat Okulu ve Turgutlu Lisesi arasında kıran kırana futbol ve basketbol maçları yapılırdı.Voleybol pek revaçta değildi.
Eskiden kış aylarında Saray ve Venüs sinemaları hizmet verir,yaz gelince bu işlevi yazlık Bıyıklı, İkbal,Yıldız,Başaran,Zevk sinamalarına bırakırlardı.Türk Filimi seyircileri ise akşam aile reisinin keyfi yerindeyse Tarla sinemasına götürmesine razı edililirdi.Sinemacılar akşam üstleri faytonla flimlerin reklamlarını afiş ve hoperlörlerle yapar,halkı sinemaya davet ederlerdi.Sinemalarda iki filim birden oynar,haftada iki kez program değişirdi.Orhancılar ve Ferdiciler oldu sonraları..Kaset filimleri epey rağbet görürdü eskiden.Seks furyası filmleri başladıktan sonra halkın sinemaya ilgisi azaldı.Çocuk satıcılar ‘’gazoz içen’’ diye bağırarak sinemalarda meşrubat satarlardı.Sonra siyah beyaz televizyon devri başladı.Her cumartesi türk filimi yayınlayınca misafirlikler cumartesiye alındı.Misafirler gelmeden önce evde hummalı bir çalışma başlar gırgır süpürgesiyle her yerin tozu alınırdı.Hele yılbaşı programları…Dansöz Nesrin Topkapı televizyonda gösteri yapınca uzun süre gündemi işgal edecekti.Bir yılbaşında Orhan Gencebay geceyarısı tüm Türkiye’yi televizyon başına kitlemişti hatırlıyorum.
Sonra siyaset girdi şehre.Okul öğrencileri sağcı ve solcu diye ayrıldılar.Kavgalar oldu,en yakın arkadaşlıklar birbirlerine düşman edildiler.Geceleri sokakta yalnız ve savunmasız dolaşılamaz olmuştu.İnsanlar içtikleri sigaraya,okudukları gazeteye ve kitaplara göre sınıflandırıldılar.Bazı öğretmenler okulda soruşturma geçirdiler.
Eskiden diye diye bir ömür geçiyor işte.Kim ne derse desin ben yine Namık Kemal Okulu’nun cumartesi öğreden sonrası sinemasını hala özlüyorum.
Yorumlar 12
Kalan Karakter: