Gaflet, Dalâlet ve Hatta Hıyanet İçinde Bulunanların Bin Bir Çabasına Karşın Bir Türlü Delinemeyen Lozan Barış Antlaşması
I. Dünya Savaşı'ndan zaferle çıkan ABD, İngiltere, Fransa ve italya, savaşta yenilen Almanya'ya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na ve Osmanlı Devleti'ne ağır koşullar içeren barış antlaşmaları önermişlerdi.Yenik devletlerden ilk ikisi 1919'da bu antlaşmaları imzalamak zorunda kalmış, Osmanlı Devleti de 1920'de Sevr Antlaşması'na boyun eğmişti Ama Sevr Antlaşması'nın öngördüğü düzen Kurtuluş Savaşı'yla altüst oldu ve Anadolu'da güçlü bir Türk Devleti doğdu. Bu değişen koşullar karşısında galip devletler 27 Ekim 1922'de Ankara hükümetini yeni bir barış antlaşması için görüşmeye çağırdılar. Ne var ki, aynı çağrı İstanbul hükümetine de yapıldığı için Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırarak Osmanlı Devleti'ne son verdi. Böylece Türkiye'yi temsil edecek tek güç Ankara hükümeti oluyordu
20 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan kentinde bir barış konferansı düzenlendi.Konferansa TBMM Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı İsmet Paşa (İnönü) başkanlığındaki Türk heyetinin dışında İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya katılıyordu. Konferansta ABD gözlemci olarak bulunacak, SSCB boğazlar sorununun, Bulgaristan ise Ege Denizi kıyısındaki topraklarla ilgili sorunların görüşüleceği oturumlarda yer alacaktı.
İngiltere temsilcisi Lord Curzon'dan sonra söz alan İsmet Paşa (İnönü), daha ilk andan itibaren özgürlük ve bağımsızlık davasını önemle belirtmiş, "Bütün medenî milletler gibi hürriyet ve istiklâl istiyoruz" diyerek sesini duyurmuştur. Ancak, İngilizler,İstanbul’da okul adı altında kurdukları istihbarat merkezleriyle, Ankara’dan gönderilen tüm telgrafları İsmet Paşa’dan da önce öğrendikleri için her oturuma hazırlıklı gelmişler, tüm bunlara karşın,rahmetli İnönü’nün kıvrak zekâsı , diplomatlığı ve bağımsızlık konusundaki ödün vermez inatçılığı sayesinde çok büyük kazanımlar elde edilmiştir:
Sınırlarımız,Hatay dışında bugünkü gibi kabul edilmiştir.
Vatandaşımız olan azınlıkların Sevr Antlaşması ile sağlanan hakları alınmış ve böylece Patrikhane’nin de dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi haklarında bir yetkisi kalmamıştır.
Kanuni zamanından beri süregelen başımızın belâsı kapitülasyonlar, tüm sonuçlarıyla birlikte kaldırılmıştır.
Yenilmiş sayıldığımız 1.Dünya Savaşı sonrası doğan tazminatlarımız silinmiştir.
Osmanlı’nın dış devletlerden aldığı kamu borçlarının , yabancıların, altın ya da sterlinle ödenmesi konusundaki tüm ısrarlarına karşın, Türk parası ve Fransız frangıyla ödenmesi kabul ettirilmiştir.
İstanbul’da yaşayan Rumlarla, Batı Trakya’da yaşayan Türkler dışında, Türkiye'deki bütün Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin değiştirilmesi sağlanmıştır.
Lozan Barış Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı'nın sağladığı, Türk milletinin hayati haklarını ve emellerini gerçekleştirdiği bir eserdir. Lozan aynı zamanda, Orta Doğunun en önemli bölgesinde, barış ve güvenliği kurmak ve devam ettirmekle dünya barışına da hizmet etmiştir. Türkiye Lozan'da genel olarak, Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmiş ve Türkiye’nin delinemeyecek tapusunu tescil ettirmiştir.
Şimdi, bütün bunlar ortada iken hâlâ durup durup Lozan’a ve onun kahramanı İsmet İnönü’ye çatanlar
– aslında Atatürk’e sövmek istiyorlar ama, buna yürekleri yetmiyor – neyin peşindeler? O kahraman kuşağın bizlere tertemiz ve bağımsız bir vatan ve dünyada saygın bir ülke bırakmalarından başka ne suçları oldu? Bugün meydan meydan,kanal kanal dolaşıp o kahramanları kötüleyenler, varlık ve bağımsızlılarını bu kişilere borçlu olduklarını bilmiyorlar mı? Yüce Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini ayaklar altına alıp, konuşulacak komşu bırakmayanlar, üç beş oy uğruna ülkenin bir bölümünü,Sevr’de öngörüldüğü gibi ayrılıkçı bir gruba teslim edenler, dünyanın her tarafında Müslüman kanı dökülürken, ülke dışında Cumhurbaşkanının temsilcisi olan başkonsolusu dahil yurttaşları, insan kasabı bir terör örgütünün elinde rehin tutulurken kıllarını kıpırdatamayanlar, İsrail’in,kardeşlerimiz Filistin halkına fırlattığı füzelerin yakıtlarını taşıyanlar,Yeni Osmanlı rüyasıyla yatıp, o topraklarda konuşabileceğimiz hiç bir halk bırakmayanlar … ne denli uğraşırlarsa uğraşsınlar, hamuru tertemiz şehit kanıyla yoğrulmuş bu vatan toprağını bölemeyecek ve Lozan’da tüm dünyaya tescil ettirilmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunu delemeyeceklerdir. Bu, böyle biline !!!
Bu yıl ilk kez cumhurbaşkanımızı biz seçeceğiz. Hem de hangi gün biliyor musunuz? 10 Ağustos 1920, ülkemizi parçalayıp düşman eline teslim eden Sevr Antlaşması, 10 Ağustos 2014 Türk birlik ve bütünlüğünü sağlayacak ve her ortamda koruyacak cumhurbaşkanlığı seçimi… Oyunuzu kullanırken bu yazımı dikkate almanızda ülkem adına küçük te olsa bir yarar görüyorum.
Başta Atatürk ve İnönü olmak üzere tüm Lozan ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarının önünde saygıyla eğiliyorum.
Ali TEZCAN
Atatürkçü Düşünce Derneği
Turgutlu Şube Başkanı
Yorumlar 1
Kalan Karakter: