Çal Dağı-İçimizin Yarası
Turdak’la bu pazar günü parkurumuz Çal Dağı'ydı. Sabah saat yedide aracımızdaydık.
Havanın yağışlı ve soğuk olmasından katılım geçen haftaların aksine çok değil yine de bir otobüs dolusuyuz. Kısa bir beklemeden sonra hareket ettik. Bu kez Çaldağına başka bir yönden çıkacağız. Kendisi rahatsızlığından dolayı katılamasa da Başkanımız yardımcı oluyor. Rehberimizle iyi hazırlanmışlar Google Earth’ten parkuru CPRS cihazına yüklemişler. Yanılma, şaşırma olmayacak. Temrek köyünden başlayacağız.
Turgutlu'yu boydan boya geçtik, İstasyonaltı Mahallesinden, ova yolundan devam ettik. Çal Dağı'na ulaşmak için Gediz Ovasını geçmemiz gerekiyordu.
Yolda, Çal Dağı bize ne kadar uzak diye düşündüm. Bozdağlar'ın eteğindeydi Turgutlu. Manisa Dağı Spil hemen solumuzda. Oysa Çal Dağı karşıdaydı, biraz uzağımızda. Ve şu nikel madeni işletmesi Çal Dağımızın başına musallat olduğundan beri içimizin yarasıydı sanki.
Hiç kıyamadığımız, kesilen binlerce ağaca yandığımız, gelecekte maden işini bitirip terkedip gittiğinde asitiyle, kimyasal atıklarıyla başbaşa kalacağımız, çölleşen bir Gediz ovası, binlerce kanser vakasıyla derdimize yanacağımız .
Madenle mücadele için defalarca gitmiştim Çal Dağına. Hatta dağ yürüyüşlerine başlamam bile ilk Çal Dağı ile olmuştu.
Bunları düşünürken bir taraftan da verimli Gediz ovasına bakıyor, askı bağları, erik, şeftali bahçelerini geride bırakıyorduk.
İzzettin Köyüne geldik. Bu arada ben yine İzzettin Köylülerinin yüzde doksanının madene karşı olduklarını arkadaşlarıma anlatıyorum
Yavaş yavaş aracımız tırmanmaya başlıyor köy yolunda. Az sonra da Temrek Köyüne ulaşıyoruz. Sırt çantalarımızı alıp iniyoruz aracımızdan.
Otobüsümüz bizi Sinekli Çeşmede bekleyecek. En iyi bildiğim yerlerden. Daha geçen ay orada kamp yapmıştık.
Temrek köyünden önce hafif sonra artan bir yokuşla yürümeye, tırmanmaya başladık. Ben yine artçıya eşlik eder durumdaydım.
Köy arazilerinin bitiminde dağ yolu başladı. Orman işletmesinin açtığı “yangın şeriti’nden” gidiyorduk. Yol dimdik önümüzde uzadıkça ben zorlanıyordum ama sonuçta dağa çıkıyoruz, düz yol olacak değil ya deyip kendimi teselli ediyordum.
Yine de orman içi patika yollarda yürümeyi herkesin tercih ettiğinin de farkındaydım.
Rehberimiz Hamza Bey'in talimatıyla sık sık mola veriyor, az dinleniyorduk. Arkadaşımız Ayhan'ın dizinde sorun başlayınca küçük bir grup daha yavaş yürüyerek ona eşlik etti. Ben de böylece artçıdan hayli öne geçmiş oldum. Gruba yeni katılmış olan Aliye Hanıma eşlik ediyor, beraber sohbet ederek yol alıyorduk. Yerlerde kırağı vardı, su birikintileri donmuştu. Buzu çözülmüş kısımlar ıslak ve çamurluydu.
En dik yokuşu da çıkınca keyifle oturduk ve meyve molası verdik. Önümüzde yansıtıcı direğiyle Çal Dağı zirvesi duruyordu.
Çalılıkların arasından, kayalıkların üstünden tırmanmaya devam ettik. Kayaların üzerinde fotoğraflar çekildik. Başımız bulutlarda gibiydik. Az sonra zirveye ulaştık. Müthiş bir soğuk ve rüzgar vardı. Eski yansıtıcı ve bekçi kulübesinin ardından kayalık bir yere ulaştık. Kuytu bir yer arıyorduk yemek molası için .
Her yer rüzgarlıydı. Düz yola indik. Bir süre sonra esmeyen bir yerde arkadaşlarımız taşlardan korunak yaparak ateş yakmaya çalıştı.
Çam pürçekleri durmadan tütüyor ,yanmamak için direniyordu.
Yere soframızı kurup oturduk. Zengin bir Turdak sofrası oluşturduk her zamanki gibi. Karşılıklı ikramlarla karnımızı doyurduk, termoslardaki çaylarımızı içtik.
Toparlanmamız yerleşmemizden kısa sürdü. Ateşi dağıtıp söndürdük, sırt çantalarımızı alıp yola devam ettik.
Bir süre madenin toprak aldığı dev cehennem çukuru kıyısında ilerledik. Yan taraftaki güzelim ladin çamlarına yakın gelecekteki akıbetine üzülerek baktık. Öyle güzel görünüyorlardı ki...
Sinekli Çeşmeye ulaşmak için zorlu bir iniş bizi bekliyordu. Yürümeyenler tırmanmak zor, iniş kolay sanırlar ama dağda hiç de öyle olmuyor. İniş aşağı yürümek dizlerimizi müthiş zorluyor. Yerdeki minik taşlar kayıp düşmemize neden oluyor. Bu yüzden dikkatli adımlarla yürüyoruz.
Yine orman işletmesinin açtığı yolda yürüyoruz. Bu parkuru artık iyice öğrendiğimi düşünüyordum.
İşaretlenmiş yerde yoldan ayrılıp devam ediyoruz. Az yürüyüp bir vadiye ulaşıyoruz. bundan sonraki yürüyüşümüz vadiye paralel devam ediyor.
Karşımıza küçük kuru ot kümeleri bulunan hayvan sulamak için kullanılan havuzcukların olduğu yere ulaştığımızda Sinekli Çeşmeye iyice yaklaştığımızı anlıyorum. Araçların da geçebileceği bir yoldan hedefimize ulaşıyoruz. Sinekli Çeşme. Bir ay önceki çadırlarla dolu olan kamp alanımıza hüzünle bakıyorum.
Aracımız buraya ulaşmadığı için hep beraber yürümeye devam ediyoruz. Sinekli Çeşmeden çıkış ağaç mezarlığına giriş gibi. İkiyüzbinden fazla ağacın maden işletmesi tarafından kesildiği hektarlarca büyük bir alan burası.
Sol tarafımızda, ormanın başladığı bölgeye yakın alev alev yanan bir ateş ile dumanlar görüyoruz. Karşıdan aracımız da görünüyor. Arabaya binip gidivermek hiç içimize sinmiyor. Üç dört arkadaşla yanan yere doğru hızla yaklaşıyoruz. Hamza Bey telefonla orman yangını ihbarı yaparken biz ateşin çevresindeki kuru dalları uzaklaştırıyoruz hızla. İki küme ateş olduğu için biraz zorlanıyoruz . İçimiz biraz rahatlıyor yaptığımız işle.
Dönüşte yine cennet Gediz ovası içinden geçiyoruz. Kuru çubuklarıyla üzüm bağları, bağ budayan çiftçiler, erik ,kiraz, şeftali bahçeleri.HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: