Başevirgen: “Çiftçiyi görmezden gelen hükümet, günü kurtarma projesi üretiyor!”
Tarım yönetiminde liyakatsizlik olduğunu, tarımda kurumsallaşmadan kalıcı çözümlerin üretilemeyeceğini savunan CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen: “Türkiye’de kamu yönetimi liyakatsizliğin pençesinde. İşinin ehli olmayan, gerekli nitelikleri taşımayan birçok insan yönetimlerde üst kademelerde bulunmakta. Tarımdan anlamayan, hayvancılığı bilmeyen yöneticiler ile bu sorunları nasıl çözebilirsiniz. Tarım Bakanlığı’nda ciddi mühendis ve veteriner açığı var. Ziraat, Orman, Su mühendisi ve benzeri birçok kadroda ciddi açıklar var. Bu ülkenin pırıl pırıl gencecik beyinleri ülkenin tarımını ayağa kaldırmak için bekliyor. Tarımda etkin politikalar geliştirebilmek ve kalıcı çözümler üretebilmek için liyakatli çalışanlara ihtiyaç vardır. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak mühendis ve veteriner kadrolarına gerekli atamaların yapılması gerekmektedir. Bu kişilere sunulacak güvenceli bir çalışma ortamı ile emin olun ülke tarımı hiç olmadığı kadar güçlü olacaktır.” dedi.
6 Nisan günü Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan kararla yürürlüğe giren ancak kamuoyunda ciddi soru işaretleri doğuran “Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi” Programı Meclis’te de kendine yer buldu. Proje, buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik olmak üzere 7 ürün kapsamında gerçekleştirilecek. Belirlenen 21 ildeki üreticilere %75 tohum desteği sunulacak olan projede bütçenin 20 milyon, bitkisel üretim değerinin ise 220 milyon olacağı yine aynı kararda yer aldı. Konuyla ilgili olarak Tarım ve Orman Bakanı’nın cevaplaması istemiyle bir soru önergesi veren chp manisa milletvekili bekir başevirgen ‘Proje neden 7 ürün ve 21 ille sınırlı? Bu diğer illerde üretim yapan çiftçilerimize haksızlık değil mi? 7 ürünü 10 ürün, 20 ürün yaparak bitkisel üretimi daha etkin bir şekilde geliştiremez miyiz’ dedi.
Soru önergesi sonrası basın mensuplarına bazı açıklamalarda bulunan Başevirgen şunları kaydetti. “Bilindiği üzere ülkemiz ve tüm dünya COVID-19 salgınının pençesinde. Dünya ekonomileri hasarı nasıl atlatacağız diye düşünmekteler. Türkiye zaten bir ekonomik kriz içerisinde bunun yanı sıra tarımda da ciddi bir üretim krizi ortaya çıkmıştır. Yıllardır bu ülkenin çiftçisine adeta savaş açan hükümet, çiftçileri üretime küstürdü. İthalatlarla belini büktü. Tarımdaki sorunlara bir bütün olarak önlem alamayan, almayan Bakanlık şimdi ise günü kurtaracak bir proje ile karşımıza çıkmıştır. Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı kapsamında 7 ürün 21 ildeki üreticilerimize %75 hibe ile verilecektir. Ayrıca Proje kapsamında hazineye ait tarım arazileri de kullanılabilecektir. Burada akıllara birçok soru gelmekte. Hazine’ye ait araziler kaç yıllığına kime verilecektir? Yine yandaş kişi veya şirketlere mi verilecektir? Arazilerin kime verileceği hangi usulle belirlenecektir? Fırsatçılık ve rantın önüne geçilmesi için nasıl önlemler aldınız? Sayın Bakandan bu sorularımıza yanıt bekliyoruz. Aslında herkes bu işin nasıl gerçekleşeceğini biliyor. Hazine arazilerini birkaç yandaşa peşkeş çekmek yerine üretime küstürüp 3.5 milyon hektarlık arazinin boş kalmasına yol açtığınız çiftçilerimizi neden üretime geri döndürmüyoruz?”
Açıklamasının devamında belirlenen ürün sayısının arttırılması gerektiğini söyleyen Başevirgen, ayrıca projenin sadece 21 ille sınırlandırılmasının diğer illerde üretim yağpan çiftçilerimize karşı bir haksızlık yaratacağını kaydetti. Başevirgen “Bu projedeki bir diğer eksik nokta ise ürün sayıları ve belirlenen iller. Neden sadece 7 ürün ile sınırlıyız? Proje adeta ülkedeki tohum tekellerini ve tohum şirketlerini desteklemek üzere yazılmış. Projenin amacı çiftçilerimizi desteklemek ise neden tohumların sadece %75’ini hibe ediyoruz? Bir diğer konu ise 81 ilde üretim yapılan tarım ülkesi Türkiye’mizde sadece 21 ilde bu projenin yürürlükte olacak olması. Diğer illerdeki çiftçilerimiz sizin için değerli değil mi?
‘İthalat sorununu çözmeden tarımı ayağa kaldıramayız’
Konuşmasında tarımdaki ithalat sorununa da dikkati çeken Başevirgen konuyla ilgili olarak şunları kaydetti.
“Yıllardır tarımda her yıl artarak süregelen bir ithalat politikası var. Hükümet adeta çiftçiyi desteklemeye ayırması gereken bütçeyi ithalata ayırıyor. Tarımda kendi kendine yetebilen bir ülkeyi bir numaralı tarım ithalatçısı konumuna getirdiler. Tarım ve Orman Bakanı’nın 5 Nisan günü yaptığı açıklamasında en dikkat çeken konu ise ‘İstiklal Savaşımız sırasında bile bir gram gıda ithalatı olmadığı’ vurgusudur. Bir ülkenin kendi kendine yetebiliyor olması o ülkeyi güçlü kılar. Son zamanlarda belli alanlara bu yönde yatırımlar yapılmaya çalışılırken tarımda ithalat sorunu hala çözüme muhtaçtır. Birkaç rakam ile tarımda ithalatın geldiği son noktayı göstermek istiyorum. 2018/19 döneminde buğday ithalatı bir önceki yıla göre %70 artmıştır. Genellikle 500 bin ton ile 1.5 milyon ton arasında ithalat yaptığımız mısırda bu rakam 3.6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Ayçiçekte ise bu oran %60’lara ulaşmıştır. Tarıma 2019 yılında ayrılan desteğin çok daha fazlası; buğday, mısır, Ayçiçek, soya ve pamuk ithalatına verilmiş ve bu rakam 6.4 milyar dolar olmuştur. Bu rakamlar gösteriyor ki tarımda ithalat sorununu çözmeden tarımı ayağa kaldıramayız. Peki bu konuda neler yapılabilir. İlk olarak tarım arazilerimizde ürün çeşitliliği ve üretim sürekliliğini sağlayan politikalar geliştirmeliyiz. Bu arazilerde yapılacak üretim artışı çalışmalarına bağlı olarak ithalata bazı kısıtlamalar getirilmeli ve zamanla ithalat bitirilmelidir. İkinci olarak ise çiftçilerimizi üretimde tutabilmek için girdi maliyetlerini azaltmalı, ürün destekleri arttırılmalıdır. Tarım Kanunu’nun 21. maddesi gereğince çiftçinin hakkı olan‘Milli Gelirin %1’i oranındaki payı çiftçilerimize vermeliyiz.”
‘Tarımda kalıcı çözümler liyakatli çalışanlar ile olur’
Konuşmasında tarım yönetiminde liyakatsizlik olduğunu vurgulayan Başevirgen, tarımda kurumsallaşmadan kalıcı çözümlerin üretilemeyeceğini savundu. Başevirgen:
“Türkiye’de kamu yönetimi liyakatsizliğin pençesinde. İşinin ehli olmayan, gerekli nitelikleri taşımayan birçok insan yönetimlerde üst kademelerde bulunmakta. Tarımdan anlamayan, hayvancılığı bilmeyen yöneticiler ile bu sorunları nasıl çözebilirsiniz. Tarım Bakanlığı’nda ciddi mühendis ve veteriner açığı var. Ziraat, Orman, Su mühendisi ve benzeri birçok kadroda ciddi açıklar var. Bu ülkenin pırıl pırıl gencecik beyinleri ülkenin tarımını ayağa kaldırmak için bekliyor. Tarımda etkin politikalar geliştirebilmek ve kalıcı çözümler üretebilmek için liyakatli çalışanlara ihtiyaç vardır. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak mühendis ve veteriner kadrolarına gerekli atamaların yapılması gerekmektedir. Bu kişilere sunulacak güvenceli bir çalışma ortamı ile emin olun ülke tarımı hiç olmadığı kadar güçlü olacaktır.”
‘Türk tarımının bütüncül çözümlere ihtiyacı vardır’
Bu proje günü kurtarmaya yönelik bir projedir. Türkiye tarımının yıllardır söylediğimiz gibi artık daha bütüncül çözümlere ihtiyacı vardır. Artık tarımda ‘sorun çözücü’ formüller yerine ‘sorun önleyici’ formüllere ihtiyaç vardır. Çiftçilerimizin girdi maliyetlerini azaltmalı ve ithalat sorunumuzu bir an önce çözmeliyiz. İthalat konusu çözülmediği sürece tarımda sorunlar büyüyerek devam edecektir. Tohumda dışarıya olan bağımlılığımızı azaltmak için Ar-Ge çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Biz yıllardır CHP olarak çiftçilerimizin sesini duyurmaya çalışıyoruz. Türk tarımı bir varolma mücadelesi veriyor ve bu mücadeleyi kendi hükümetine karşı veriyor. Gelin artık bu çağrı son olsun ve sorunları kökünden çözelim.
Bu vesile ile ülkemizin içinde bulunduğu COVID-19 salgınında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor ve bu büyük mücadelede büyük fedakarlıklarla görevlerini yerine getiren sağlık personellerimize şükranlarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum.” dedi.
Tarım yönetiminde liyakatsizlik olduğunu, tarımda kurumsallaşmadan kalıcı çözümlerin üretilemeyeceğini savunan CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen: “Türkiye’de kamu yönetimi liyakatsizliğin pençesinde. İşinin ehli olmayan, gerekli nitelikleri taşımayan birçok insan yönetimlerde üst kademelerde bulunmakta. Tarımdan anlamayan, hayvancılığı bilmeyen yöneticiler ile bu sorunları nasıl çözebilirsiniz. Tarım Bakanlığı’nda ciddi mühendis ve veteriner açığı var. Ziraat, Orman, Su mühendisi ve benzeri birçok kadroda ciddi açıklar var. Bu ülkenin pırıl pırıl gencecik beyinleri ülkenin tarımını ayağa kaldırmak için bekliyor. Tarımda etkin politikalar geliştirebilmek ve kalıcı çözümler üretebilmek için liyakatli çalışanlara ihtiyaç vardır. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak mühendis ve veteriner kadrolarına gerekli atamaların yapılması gerekmektedir. Bu kişilere sunulacak güvenceli bir çalışma ortamı ile emin olun ülke tarımı hiç olmadığı kadar güçlü olacaktır.” dedi.
6 Nisan günü Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan kararla yürürlüğe giren ancak kamuoyunda ciddi soru işaretleri doğuran “Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi” Programı Meclis’te de kendine yer buldu. Proje, buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik olmak üzere 7 ürün kapsamında gerçekleştirilecek. Belirlenen 21 ildeki üreticilere %75 tohum desteği sunulacak olan projede bütçenin 20 milyon, bitkisel üretim değerinin ise 220 milyon olacağı yine aynı kararda yer aldı. Konuyla ilgili olarak Tarım ve Orman Bakanı’nın cevaplaması istemiyle bir soru önergesi veren chp manisa milletvekili bekir başevirgen ‘Proje neden 7 ürün ve 21 ille sınırlı? Bu diğer illerde üretim yapan çiftçilerimize haksızlık değil mi? 7 ürünü 10 ürün, 20 ürün yaparak bitkisel üretimi daha etkin bir şekilde geliştiremez miyiz’ dedi.
Soru önergesi sonrası basın mensuplarına bazı açıklamalarda bulunan Başevirgen şunları kaydetti. “Bilindiği üzere ülkemiz ve tüm dünya COVID-19 salgınının pençesinde. Dünya ekonomileri hasarı nasıl atlatacağız diye düşünmekteler. Türkiye zaten bir ekonomik kriz içerisinde bunun yanı sıra tarımda da ciddi bir üretim krizi ortaya çıkmıştır. Yıllardır bu ülkenin çiftçisine adeta savaş açan hükümet, çiftçileri üretime küstürdü. İthalatlarla belini büktü. Tarımdaki sorunlara bir bütün olarak önlem alamayan, almayan Bakanlık şimdi ise günü kurtaracak bir proje ile karşımıza çıkmıştır. Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı kapsamında 7 ürün 21 ildeki üreticilerimize %75 hibe ile verilecektir. Ayrıca Proje kapsamında hazineye ait tarım arazileri de kullanılabilecektir. Burada akıllara birçok soru gelmekte. Hazine’ye ait araziler kaç yıllığına kime verilecektir? Yine yandaş kişi veya şirketlere mi verilecektir? Arazilerin kime verileceği hangi usulle belirlenecektir? Fırsatçılık ve rantın önüne geçilmesi için nasıl önlemler aldınız? Sayın Bakandan bu sorularımıza yanıt bekliyoruz. Aslında herkes bu işin nasıl gerçekleşeceğini biliyor. Hazine arazilerini birkaç yandaşa peşkeş çekmek yerine üretime küstürüp 3.5 milyon hektarlık arazinin boş kalmasına yol açtığınız çiftçilerimizi neden üretime geri döndürmüyoruz?”
Açıklamasının devamında belirlenen ürün sayısının arttırılması gerektiğini söyleyen Başevirgen, ayrıca projenin sadece 21 ille sınırlandırılmasının diğer illerde üretim yağpan çiftçilerimize karşı bir haksızlık yaratacağını kaydetti. Başevirgen “Bu projedeki bir diğer eksik nokta ise ürün sayıları ve belirlenen iller. Neden sadece 7 ürün ile sınırlıyız? Proje adeta ülkedeki tohum tekellerini ve tohum şirketlerini desteklemek üzere yazılmış. Projenin amacı çiftçilerimizi desteklemek ise neden tohumların sadece %75’ini hibe ediyoruz? Bir diğer konu ise 81 ilde üretim yapılan tarım ülkesi Türkiye’mizde sadece 21 ilde bu projenin yürürlükte olacak olması. Diğer illerdeki çiftçilerimiz sizin için değerli değil mi?
‘İthalat sorununu çözmeden tarımı ayağa kaldıramayız’
Konuşmasında tarımdaki ithalat sorununa da dikkati çeken Başevirgen konuyla ilgili olarak şunları kaydetti.
“Yıllardır tarımda her yıl artarak süregelen bir ithalat politikası var. Hükümet adeta çiftçiyi desteklemeye ayırması gereken bütçeyi ithalata ayırıyor. Tarımda kendi kendine yetebilen bir ülkeyi bir numaralı tarım ithalatçısı konumuna getirdiler. Tarım ve Orman Bakanı’nın 5 Nisan günü yaptığı açıklamasında en dikkat çeken konu ise ‘İstiklal Savaşımız sırasında bile bir gram gıda ithalatı olmadığı’ vurgusudur. Bir ülkenin kendi kendine yetebiliyor olması o ülkeyi güçlü kılar. Son zamanlarda belli alanlara bu yönde yatırımlar yapılmaya çalışılırken tarımda ithalat sorunu hala çözüme muhtaçtır. Birkaç rakam ile tarımda ithalatın geldiği son noktayı göstermek istiyorum. 2018/19 döneminde buğday ithalatı bir önceki yıla göre %70 artmıştır. Genellikle 500 bin ton ile 1.5 milyon ton arasında ithalat yaptığımız mısırda bu rakam 3.6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Ayçiçekte ise bu oran %60’lara ulaşmıştır. Tarıma 2019 yılında ayrılan desteğin çok daha fazlası; buğday, mısır, Ayçiçek, soya ve pamuk ithalatına verilmiş ve bu rakam 6.4 milyar dolar olmuştur. Bu rakamlar gösteriyor ki tarımda ithalat sorununu çözmeden tarımı ayağa kaldıramayız. Peki bu konuda neler yapılabilir. İlk olarak tarım arazilerimizde ürün çeşitliliği ve üretim sürekliliğini sağlayan politikalar geliştirmeliyiz. Bu arazilerde yapılacak üretim artışı çalışmalarına bağlı olarak ithalata bazı kısıtlamalar getirilmeli ve zamanla ithalat bitirilmelidir. İkinci olarak ise çiftçilerimizi üretimde tutabilmek için girdi maliyetlerini azaltmalı, ürün destekleri arttırılmalıdır. Tarım Kanunu’nun 21. maddesi gereğince çiftçinin hakkı olan‘Milli Gelirin %1’i oranındaki payı çiftçilerimize vermeliyiz.”
‘Tarımda kalıcı çözümler liyakatli çalışanlar ile olur’
Konuşmasında tarım yönetiminde liyakatsizlik olduğunu vurgulayan Başevirgen, tarımda kurumsallaşmadan kalıcı çözümlerin üretilemeyeceğini savundu. Başevirgen:
“Türkiye’de kamu yönetimi liyakatsizliğin pençesinde. İşinin ehli olmayan, gerekli nitelikleri taşımayan birçok insan yönetimlerde üst kademelerde bulunmakta. Tarımdan anlamayan, hayvancılığı bilmeyen yöneticiler ile bu sorunları nasıl çözebilirsiniz. Tarım Bakanlığı’nda ciddi mühendis ve veteriner açığı var. Ziraat, Orman, Su mühendisi ve benzeri birçok kadroda ciddi açıklar var. Bu ülkenin pırıl pırıl gencecik beyinleri ülkenin tarımını ayağa kaldırmak için bekliyor. Tarımda etkin politikalar geliştirebilmek ve kalıcı çözümler üretebilmek için liyakatli çalışanlara ihtiyaç vardır. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak mühendis ve veteriner kadrolarına gerekli atamaların yapılması gerekmektedir. Bu kişilere sunulacak güvenceli bir çalışma ortamı ile emin olun ülke tarımı hiç olmadığı kadar güçlü olacaktır.”
‘Türk tarımının bütüncül çözümlere ihtiyacı vardır’
Bu proje günü kurtarmaya yönelik bir projedir. Türkiye tarımının yıllardır söylediğimiz gibi artık daha bütüncül çözümlere ihtiyacı vardır. Artık tarımda ‘sorun çözücü’ formüller yerine ‘sorun önleyici’ formüllere ihtiyaç vardır. Çiftçilerimizin girdi maliyetlerini azaltmalı ve ithalat sorunumuzu bir an önce çözmeliyiz. İthalat konusu çözülmediği sürece tarımda sorunlar büyüyerek devam edecektir. Tohumda dışarıya olan bağımlılığımızı azaltmak için Ar-Ge çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Biz yıllardır CHP olarak çiftçilerimizin sesini duyurmaya çalışıyoruz. Türk tarımı bir varolma mücadelesi veriyor ve bu mücadeleyi kendi hükümetine karşı veriyor. Gelin artık bu çağrı son olsun ve sorunları kökünden çözelim.
Bu vesile ile ülkemizin içinde bulunduğu COVID-19 salgınında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor ve bu büyük mücadelede büyük fedakarlıklarla görevlerini yerine getiren sağlık personellerimize şükranlarımı sunuyor ve teşekkür ediyorum.” dedi.