Denizli'de yaşayan 94 yaşındaki Kore Gazisi Halil Akşit, 74 yıl önceki savaşta kullandığı silahı, bıçağı ve resimlerinin çalınmasıyla büyük üzüntü yaşadı. Savaşın zorluklarını ve kaybettiği arkadaşlarının acısını hatırlayan Gazi, hatıralarını anlatırken göz yaşlarına hakim olamadı.
Kore Savaşı'nda Türkiye, 1950 yılında Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine Kore'ye asker gönderen 16 ülkeden biri oldu. Türkiye, 5. Tümen'i Kore'ye göndererek savaşta Güney Kore'yi destekledi. Türk Tugayı, özellikle Pohang, Kumyangjang ve Kumsong gibi cephelerde önemli başarılar elde etti ve sık sık kahramanlık hikayeleri ile anıldı. Türk askerleri, savaşta gösterdikleri cesaret ve fedakarlıkla uluslararası alanda takdir topladı. 1951 yılında Türk Tugayı, "Unutulmazlar" olarak adlandırıldı ve burada görev yapan askerler, "Kore Gazisi" unvanı ile anılmaya başlandı. Denizli'de yaşayan 94 yaşındaki Kore Gazisi Halil Akşit, Kore Savaşı hatıralarını paylaştı. Savaş öncesi eğitim aldıklarını ve yolculukları sırasında Mekke hizasında toplu namaz kıldıklarını belirten Akşit, savaş esnasında düşman askerlerine karşı mücadele ederken yaralandığını anlattı. "Savaşta yanımda canım dediğim arkadaşlarım yaralanıyordu. Çok kötü bir savaştı. O an Türkiye'ye döneceğimi düşünemiyordum" dedi. Savaş sonrası Kore'den getirdiği hatıralarının köyde çalındığını da ekleyen Akşit, "Bavulumda sazım vardı, çok severdim. Herkes dinlerdi, ama hepsi çalındı" ifadelerini kullandı. Akşit, yaşadığı zorluklara rağmen Allah'a şükrederek, “Sonunda kara toprağa gideceğiz” diyerek duygularını dile getirdi.
94 yaşındaki Kore Gazisi Halil Akşit Bingöl'de askerlik yaparken Kore Savaşı için çıktıkları yolculuğu anlattı ve yolda Mekke hizasına doğru hep beraber namaz kılıp dua ettiklerini belirtti. Kore savaşına gitmeden önce eğitim gördüklerini ve savaş esnasını anlatan Kore Gazisi Halil Akşit, Bingöl'de askerlik yapıyordum. Sonrasında Kore Savaşı çıktı. Bizleri İzmir'e götürdüler. Büyük gemi ile birlikte yaklaşık 1 ay süren Kore yolculuğu başladı. Kore'ye giderken gemiyi durdurdular. Kızıldeniz'den geçerken Mekke hizasına gelince toplu bir şekilde namaz kıldık ve dualar ettik. Namaz kıldık ve dualarımızı ettikten sonra Kore'ye doğru yolcuğumuz devam etti. Ama tabii oraya gitmeden önce 1 ay boyunca eğitim gördük. Hemen birden savaşa girmedik, zorlu eğitimler aldıktan sonra Kore savaşına katıldım. Orada bizleri Allah kurtardı. Bizim savaşta İstikam Tabur Komutanımız Naci Şeker Efeli idi. Kardeşin olsa bu kadar birbirini sevemezdin yani o kadar birbirimizi çok severdik. Herkes yaralanıyordu, her yerde kan vardı. Savaş anında ‘Allah'ım bizi buradan kurtar' dedim. Ben o savaşta geri döneceğimi düşünmedim. Çok kötü bir savaştı. O an Kore'den Türkiye'yi döneceğimi düşünemiyordum” şeklinde konuştu.
“Pusuya düşürdüler ve ayağımdan yaralandım”
Düşman askerlerine karşı savaştıklarını anlatan ve düşman askerleri tarafından pusuya düşürüldükten sonra ayağından yaralanan Akşit, “Oraya gidince düşman askerlerine karşı savaştık. Orada Amerikan askerlerini esir almışlardı. Biz de savaş sonucunda Amerikan askerlerini kurtardık. Savaş anında yanımda canım dediğim arkadaşlarım yaralanıyordu. Hepsini tedavi için sağlık ekipleri geliyordu. Savaşta doğru düzgün bir şey yemiyorduk. Savaşa giderken gemide 1 ay boyunca bisküvi yedik. Savaşta aşçılar yemekler yapıyorlardı o zor durumda bir şekilde bir şeyler yemeye çalışıyorduk. Düşman askerleri, 30 kişiyken pusuya düşürdüler. O an arkadaşımlar şehit düştü. Savaş anında bacağıma kurşun geldi. Her yerim kandı bacağım tutmuyordu” dedi.
“Kore'den getirdiğim eşyalarımı ve silahlarımı köyde çaldılar”
Kore savaşından sonra demir bavulun içinde savaştaki hatıralarını getirdiği ama köyde çalındığını belirtti. Aynı zamanda saz çalmayı sevdiğini ve sazı da köyde bavul ile çaldıklarını belirten Akşit, “Savaş bittikten sonra Türkiye'ye geldik. Ben Kore'den demir bavul ile gelmiştim. Bavulda sazım vardı. Köyde saz çalardım. Herkes toplanırdı. Herkes ‘Gazi ne kadar güzel saz çalıyor' derdi. Ardından köyde Kore'den getirdiğim eşyalarıma bavula koymuştum. Silah, tabanca, şişme yataklar vardı. Köyde bavulumla birlikte her şeyimi birisi çalmış. Bavulda bıçaklar, silahlar vardı. Bir de benim sazım vardı. Çok severdim sazımı. Devamlı türkü söylerdim. ‘Söyledi söyledi Allah Allah! Dedi kuzularım gurbette, Geldi geçti yel gibi, Ömürlerim ömürlerim boşa, Yalan gibi geçti hepsi yalan bu dünyada' neler gördüm ben. O gün bütün arkadaşlarımı kaybettim. Çaresi yok, Allah'ın takdiri. Bu hale gelmişim şükür. Allah hiç kimseye muhtaç etmesin. Sonunda kara toprağa gideceğiz” dedikten sonra gözyaşlarını hakim olamadı.