23 ARALIK 1930’DAN 23 ARALIK 2014’E TÜRKİYE
Günümüzden 84 yıl önce 23 Ararlık 1930 tarihinde Menemen’de baş gösteren şeriat ayaklanmasını bastırmakla görevlendirilen öğretmen yedek subay Mustafa Fehmi KUBİLÂY ile bekçiler Hasan ve Şevki , bugünkü bazı ünlü siyasetçilerimizin dedesi olan Derviş Mehmet ve etrafındaki güruh tarafından hunharca, âdeta hayvanlık dışı denilen bir şekilde katledilmişlerdir. Örneğin , yaralı Kubilay’ın başı , henüz yaşıyorken bizzat Derviş Mehmet tarafından bir bağ bıçkısıyla kesilmiş, kesilen baş bir sırığın ucuna takılarak dolaştırılmıştır. Bu soysuz hareketler esnasında o günün Menemen halkından bir tepki gelmediği gibi alkışlayanlar da olmuştur. Olayı bu haliyle duyan Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in ilk buyruğu ise “YAKIN MENEMEN’i!” olmuştur.
Dün üç şehidimiz için böylesi kesin bir buyruk verebilen Gazi Mustafa Kemal’den bugün şehidine “kelle”, askerlik için “yan gelip yatma yeri değildir” diyebilen bir başbakandan cumhurbaşkanına, gencecik teğmeninin cep telefonuna “sehven” terör örgütü elemanlarının numaralarını yükleme şerefsizliğini gösterebilen,emrinde 700 bin kişilik yasal silâhlı güç bulunan genel kurmay başkanını “silâhlı terör örgütü kurmak ve yönetmek”le suçlayıp yaşam boyu ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptıran, bu aziz vatanı düşman çizmesinden kurtarıp kanlarıyla yıkayarak bizlere tertemiz teslim eden kahraman silâhlı kuvvetlerimizi çökertmek için, darbecilikten casusluk ve fuhuş çetesi kurmaya kadar akla hayale sığmayan ahlâksız suçlamalarla kendi yargıçlarına yargılatıp yaşam boyu ağırlaştırışmış hapis cezalarına uğratan, bazı kahramanlarımızın intiharına , bazılarının ölümüne yol açan, pek çoğunu yoksulluğa mahkûm eden bir iktidara geldik.
Bütün bunlardan daha elim ve daha vahim olmak üzere, Türk Silâhlı Kuvvetleri önce itibarsızlaştırıldı, muharip kadroları, kumpas olduğu bizzat kumpasçılar tarafından itiraf edilen uydurma yargı ve YAŞ kararlarıyla tasfiye edilerek güçsüzleştirildi ve “Çözüm Süreci” adı altında yapılan yasal düzenlemelerle, güneydoğu bölgemizde karakollarından çıkamayan, göstermelik bir silâhlı güç haline dönüştürüldü. Öyle ki, garnizon komutanlığının bahçesindeki gönderde asılı duran şanlı bayrağımız, herkesin gözü önünde güpegündüz, maskeli bir zibidi tarafından indirilmiş ve iki sıra tel örgüleri atlayıp kaçabilmiştir. Nöbetçi askerimiz olayı sadece izlemekle yetinmiştir. Çünkü, gerek kendisi ve gerekse ona emir verme durumundaki komutanı, gereğini yaptıkları takdirde ileri demokrasi Türkiye’sinde başlarına nelerin geleceğini çok iyi biliyorlardı.
Bugün yalnızca silâhlı kuvvetlerimiz hakkında yazdım.Bu konuda daha binlerce sayfa yazılabilir.Aydınlarımızın,gazetecilerimizin, bilim adamlarımızın,gençlerimizin… başlarına gelenleri yazmak ise araştırmacılarımızın görevi.Yazımı “bir daha 23 Aralık 1930’ları yaşamayalım” dileklerimle sonlandırıyorum. Çünkü, böyle bir kalkışmada “YAKIN ORAYI!” diyecek bir Gazi Mustafa Kemal’imiz artık yok; ama, “BAĞ BIÇKISINA BOYUN UZATMIŞLAR” diyebilecek çok sayıda basın kuruluşumuz (!?) var.
Ali TEZCAN
Atatürkçü Dünce Derneği
Turgutlu Şube Başkanı
Yorumlar
Kalan Karakter: