19. Yüzyılda ve Milli Mücadele Döneminde Urganlı
Urganlı Tarihi III
Hasancan Eralaca
Turgutlu Kent Müzesi Uzmanlarından Hasancan Eralca, Urganlı mahallesinin tarihini anlattığı yazılarına devam ediyor. Eralaca bu yazısında 19.yüzyılda ve milli mücadele döneminde Urganlı'yı anlattı. Hasancan Eralaca yazısında şunları anlattı.
" Önceki yazılarımızda Urganlı kasabasının yüzyıllar boyunca, günümüzde Ahmetli ilçesine karşılık gelen, Ilıca kazasının merkezi olduğundan söz etmiştik. Bu bağlamda 19. yüzyılda da Ilıca kazasının merkezi olan Urganlı kasabasının nüfus defterlerine göre 1831 yılında tahmini 150 kişilik bir nüfusa sahip olduğu görülmektedir.[1] Söz konusu nüfus sayımından 13 yıl sonra yani 1844 yılında düzenlenen ve bir tür vergi defteri olan temettuat defterlerinde ise Urganlı’da 64’ü Müslüman, 8’i Rum olmak üzere 72 hane kayıtlı bulunmaktadır. Her haneyi ortalama 5 kişi olarak kabul ettiğimizde Urganlı’nın bu tarihte tahminen 360 kişilik bir nüfusa sahip olduğu anlaşılmaktadır.[2]
Urganlı’nın merkezi olduğu Ilıca kazası 1868 yılında Turgutlu kazasına bağlı bir nahiye olarak karşımıza çıkmaktadır. Takip eden kaynaklardan Ilıca’nın idarî statüsünü tespit etmek mümkün olmasa da 1879’dan itibaren Ilıca’nın kesin olarak Turgutlu kazasına bağlı bir nahiye olduğu görülmektedir.[3] Dolayısıyla Ilıca’nın söz konusu tarihte kaza statüsünü kaybettiği, Urganlı’nın ise bir nahiye merkezi haline geldiği anlaşılmaktadır.
1831-1844 arası dönemde Urganlı’nın nüfusunun hızla arttığı, bu artışın 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar da devam ettiği görülmektedir. Zira Turgutlu’nun Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini müteakip Turgutlu Kaymakamı Haydar Bey tarafından düzenlenen bir rapora göre[4] 1919 yılında Urganlı kasabasının toplam nüfusu 1.220 kişidir. Bu nüfusun 1.031 kişisi Müslümanlardan, 189’u ise Rumlardan meydana gelmekte, nüfusun çok büyük bir kısmını Müslüman Türkler teşkil etmektedir.[5]
Urganlı kasabasının Yunan ordusu tarafından ne zaman işgal edildiğine dair elimizde bir belge bulunmuyor olsa da kasabanın Turgutlu ile aynı gün, yani 29 Mayıs 1919’da veya bunu müteakip birkaç gün içerisinde işgal edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. İşgal sırasında Yunan Ordusu, tüm Batı Anadolu’da olduğu gibi, Urganlı’da da yerli halka büyük eziyetlerde bulunmuş, Urganlı’nın yerli Rumları da Yunan askerleriyle işbirliği yaparak Müslüman Türk ahaliyi büyük bir baskı altına almıştır. Yunan işgal kuvvetlerinin ve yerli Rum ahalinin bu bölgedeki işkence ve cinayetlere varan faaliyetlerini anlatan resmi bir rapordan, 1919 yılında Urganlı kasabasının muhtarının Leonida isimli yerli bir Rum olduğu anlaşılmaktadır.
Söz konusu rapora göre Yunan askerleri ve yerli Rum ahali, Urganlı’nın Müslüman Türk ahalisine karşı şu faaliyetlerde bulunmuşlardır;
Urganlı’dan Boşnak Mehmet Ağa’nın biraderinin oğlu olan Şakir Bey Yunan askerleri tarafından camide yakalanmış ve şiddetli bir şekilde dövüldükten sonra Turgutlu’ya getirilerek kurşuna dizilmiştir. Şakir Bey üzerinde silah taşımadığı halde muhtar tarafından silah taşıdığı ihbar edilmiştir. Muhtar Leonida bu suretle Şakir Bey ile şahsi problemi olduğu için ona iftira atarak şehit olmasına sebep olmuştur. Şakir Bey’in amcası Boşnak Mehmet Ağa ise muhtar Leonida ve bazı yerli Rumların teşviki ile Yunan askerleri tarafından tutuklanmış ve İzmir’e gönderilmiştir. Mehmet Ağa sebepsiz yere tutuklu bulunduğu gibi ne durumda olduğu konusunda da bir bilgi edinilememiştir.
Yunan askerleri evlerde silah bulunup bulunmadığını tespit edebilmek bahanesiyle halka büyük bir baskı uygulamış, sözde silah arama sırasında Boşnak berber Hasan, muhacir Elmasoğlu Ahmet ve kardeşi Niyazi şiddetle dövülmüştür. Bu sırada muhtar Leonida, Faraçoğlu Halil’de silah olduğu iftirasında bulunmuş, Halil’den yüklü bir para alarak ihbarını geri çekmiş, Halil parasını geri istediğinde ise karakola götürülerek hasta edilene kadar dövülmüş ve başı ayaklar altında ezilerek ağır şekilde yaralanmıştır.
Yine Urganlı’da Kürt Derviş’in bir kısrağı, Destici Süleyman Usta’nın bir atı ve muhacir İlyas Ağa’nın bir öküzü çalınmıştır. Yunan askerleri ve yerli Rumlar, Emine isminde bir kadının iffetine tecavüze kalkışmış, ancak feryat ve figanı duyanların yetişmesi ile kadın kurtarılmıştır.
Yerli Rumların ve Yunan askerlerinin eziyet ve işkencelerinin fiziksel boyutu aştığı ve manevi değerlere kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Zira Urganlı’da bulunan Müslüman mezarlığı, Yunan askerleri tarafından yok edilmiş ve mezarlığın üstüne bir umumi tuvalet inşa edilmiştir.
Söz konusu işkenceler Urganlı yakınlarındaki Yeniköy ve Hisartepe köylerinde de uygulanmıştır. Hisartepe’den Mahmutoğlu Kılgın Ali, muhtar Leonida tarafından kiliseye hapsedilmiştir. Leonida serbest bırakma karşılığında Kılgın Ali’den yüklü bir para, bir kilim ve iki kuzu istemiş, aksi halde kurşuna dizdirmekle tehdit etmiştir. Yine Hisartepe’den Döne isminde bir kadının ve Mahmutoğlu Ali’nin inekleri Yunan askerleri tarafından kurşunlanmıştır. Hisartepe’den Tahir Bey bir gece Yunan askerleri ve yerli Rum çetecileri tarafından tutuklanarak sabaha kadar hiç dinlenmeden gezdirilmiş ve işkencelere maruz kalmış, yüklü bir para vermeyi kabul etmesiyle serbest bırakılmıştır.
Yunan askerleri evlerdeki silahları toplamak için geldiğinde Urganlı Yeniköy’den Haliloğlu Hakkı evindeki silahı almış ve askerlerin yanına gelmekteyken birkaç asker tarafından elleri kolları bağlanarak ayaklarından bir ağaca asılmıştır. Bu vaziyette dövülerek salıncak gibi sallandırılmış, kolları ve omuzları kırıldıktan sonra yere indirilmiş, ölmediği anlaşılınca on beş kadar asker taşlarla ve dipçiklerle başını ezerek ve beş el kurşun sıkarak Hakkı’yı şehit etmişlerdir.[6]
Urganlı ve çevresinde yaşanan bu feci işkence ve eziyetlerin 6-7 Eylül 1922’ye kadar 3 yıl boyunca devam ettiği bilinmektedir. Nihayetinde muzaffer Türk ordusunun bölgemizi işgalden kurtarması ile bu kötü günler geride kalmış ancak Yunan ordusu geri çekilirken, tıpkı Turgutlu’da da olduğu gibi, Urganlı’yı da ateşe vererek baştan aşağı yakmıştır.[7]
Tarih boyunca Ilıca kazasının/nahiyesinin merkezi olan Urganlı kasabası, Ahmetli köyünün hızla gelişerek büyümesi üzerine, bu özelliğini kaybetmiştir. 1928 yılından itibaren bölgenin artık ‘Ilıca’ değil, ‘Ahmetli Nahiyesi’ ismiyle anıldığı görülmektedir.[8] Urganlı ise bu tarihte Ahmetli nahiyesine bağlı olsa da, 1987 yılında Ahmetli’nin müstakil bir ilçe haline gelmesiyle, nahiyenin Akçapınar, Hisartepe, Musacalı, Urganlı ve Temrek köyleri Turgutlu’ya bağlanmış, Urganlı da Turgutlu’ya bağlı bir belde haline gelmiştir."
Hasan Deniz Çizmeci
Urganlı Tarihi III
Hasancan Eralaca
Turgutlu Kent Müzesi Uzmanlarından Hasancan Eralca, Urganlı mahallesinin tarihini anlattığı yazılarına devam ediyor. Eralaca bu yazısında 19.yüzyılda ve milli mücadele döneminde Urganlı'yı anlattı. Hasancan Eralaca yazısında şunları anlattı.
" Önceki yazılarımızda Urganlı kasabasının yüzyıllar boyunca, günümüzde Ahmetli ilçesine karşılık gelen, Ilıca kazasının merkezi olduğundan söz etmiştik. Bu bağlamda 19. yüzyılda da Ilıca kazasının merkezi olan Urganlı kasabasının nüfus defterlerine göre 1831 yılında tahmini 150 kişilik bir nüfusa sahip olduğu görülmektedir.[1] Söz konusu nüfus sayımından 13 yıl sonra yani 1844 yılında düzenlenen ve bir tür vergi defteri olan temettuat defterlerinde ise Urganlı’da 64’ü Müslüman, 8’i Rum olmak üzere 72 hane kayıtlı bulunmaktadır. Her haneyi ortalama 5 kişi olarak kabul ettiğimizde Urganlı’nın bu tarihte tahminen 360 kişilik bir nüfusa sahip olduğu anlaşılmaktadır.[2]
Urganlı’nın merkezi olduğu Ilıca kazası 1868 yılında Turgutlu kazasına bağlı bir nahiye olarak karşımıza çıkmaktadır. Takip eden kaynaklardan Ilıca’nın idarî statüsünü tespit etmek mümkün olmasa da 1879’dan itibaren Ilıca’nın kesin olarak Turgutlu kazasına bağlı bir nahiye olduğu görülmektedir.[3] Dolayısıyla Ilıca’nın söz konusu tarihte kaza statüsünü kaybettiği, Urganlı’nın ise bir nahiye merkezi haline geldiği anlaşılmaktadır.
1831-1844 arası dönemde Urganlı’nın nüfusunun hızla arttığı, bu artışın 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar da devam ettiği görülmektedir. Zira Turgutlu’nun Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini müteakip Turgutlu Kaymakamı Haydar Bey tarafından düzenlenen bir rapora göre[4] 1919 yılında Urganlı kasabasının toplam nüfusu 1.220 kişidir. Bu nüfusun 1.031 kişisi Müslümanlardan, 189’u ise Rumlardan meydana gelmekte, nüfusun çok büyük bir kısmını Müslüman Türkler teşkil etmektedir.[5]
Urganlı kasabasının Yunan ordusu tarafından ne zaman işgal edildiğine dair elimizde bir belge bulunmuyor olsa da kasabanın Turgutlu ile aynı gün, yani 29 Mayıs 1919’da veya bunu müteakip birkaç gün içerisinde işgal edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. İşgal sırasında Yunan Ordusu, tüm Batı Anadolu’da olduğu gibi, Urganlı’da da yerli halka büyük eziyetlerde bulunmuş, Urganlı’nın yerli Rumları da Yunan askerleriyle işbirliği yaparak Müslüman Türk ahaliyi büyük bir baskı altına almıştır. Yunan işgal kuvvetlerinin ve yerli Rum ahalinin bu bölgedeki işkence ve cinayetlere varan faaliyetlerini anlatan resmi bir rapordan, 1919 yılında Urganlı kasabasının muhtarının Leonida isimli yerli bir Rum olduğu anlaşılmaktadır.
Söz konusu rapora göre Yunan askerleri ve yerli Rum ahali, Urganlı’nın Müslüman Türk ahalisine karşı şu faaliyetlerde bulunmuşlardır;
Urganlı’dan Boşnak Mehmet Ağa’nın biraderinin oğlu olan Şakir Bey Yunan askerleri tarafından camide yakalanmış ve şiddetli bir şekilde dövüldükten sonra Turgutlu’ya getirilerek kurşuna dizilmiştir. Şakir Bey üzerinde silah taşımadığı halde muhtar tarafından silah taşıdığı ihbar edilmiştir. Muhtar Leonida bu suretle Şakir Bey ile şahsi problemi olduğu için ona iftira atarak şehit olmasına sebep olmuştur. Şakir Bey’in amcası Boşnak Mehmet Ağa ise muhtar Leonida ve bazı yerli Rumların teşviki ile Yunan askerleri tarafından tutuklanmış ve İzmir’e gönderilmiştir. Mehmet Ağa sebepsiz yere tutuklu bulunduğu gibi ne durumda olduğu konusunda da bir bilgi edinilememiştir.
Yunan askerleri evlerde silah bulunup bulunmadığını tespit edebilmek bahanesiyle halka büyük bir baskı uygulamış, sözde silah arama sırasında Boşnak berber Hasan, muhacir Elmasoğlu Ahmet ve kardeşi Niyazi şiddetle dövülmüştür. Bu sırada muhtar Leonida, Faraçoğlu Halil’de silah olduğu iftirasında bulunmuş, Halil’den yüklü bir para alarak ihbarını geri çekmiş, Halil parasını geri istediğinde ise karakola götürülerek hasta edilene kadar dövülmüş ve başı ayaklar altında ezilerek ağır şekilde yaralanmıştır.
Yine Urganlı’da Kürt Derviş’in bir kısrağı, Destici Süleyman Usta’nın bir atı ve muhacir İlyas Ağa’nın bir öküzü çalınmıştır. Yunan askerleri ve yerli Rumlar, Emine isminde bir kadının iffetine tecavüze kalkışmış, ancak feryat ve figanı duyanların yetişmesi ile kadın kurtarılmıştır.
Yerli Rumların ve Yunan askerlerinin eziyet ve işkencelerinin fiziksel boyutu aştığı ve manevi değerlere kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Zira Urganlı’da bulunan Müslüman mezarlığı, Yunan askerleri tarafından yok edilmiş ve mezarlığın üstüne bir umumi tuvalet inşa edilmiştir.
Söz konusu işkenceler Urganlı yakınlarındaki Yeniköy ve Hisartepe köylerinde de uygulanmıştır. Hisartepe’den Mahmutoğlu Kılgın Ali, muhtar Leonida tarafından kiliseye hapsedilmiştir. Leonida serbest bırakma karşılığında Kılgın Ali’den yüklü bir para, bir kilim ve iki kuzu istemiş, aksi halde kurşuna dizdirmekle tehdit etmiştir. Yine Hisartepe’den Döne isminde bir kadının ve Mahmutoğlu Ali’nin inekleri Yunan askerleri tarafından kurşunlanmıştır. Hisartepe’den Tahir Bey bir gece Yunan askerleri ve yerli Rum çetecileri tarafından tutuklanarak sabaha kadar hiç dinlenmeden gezdirilmiş ve işkencelere maruz kalmış, yüklü bir para vermeyi kabul etmesiyle serbest bırakılmıştır.
Yunan askerleri evlerdeki silahları toplamak için geldiğinde Urganlı Yeniköy’den Haliloğlu Hakkı evindeki silahı almış ve askerlerin yanına gelmekteyken birkaç asker tarafından elleri kolları bağlanarak ayaklarından bir ağaca asılmıştır. Bu vaziyette dövülerek salıncak gibi sallandırılmış, kolları ve omuzları kırıldıktan sonra yere indirilmiş, ölmediği anlaşılınca on beş kadar asker taşlarla ve dipçiklerle başını ezerek ve beş el kurşun sıkarak Hakkı’yı şehit etmişlerdir.[6]
Urganlı ve çevresinde yaşanan bu feci işkence ve eziyetlerin 6-7 Eylül 1922’ye kadar 3 yıl boyunca devam ettiği bilinmektedir. Nihayetinde muzaffer Türk ordusunun bölgemizi işgalden kurtarması ile bu kötü günler geride kalmış ancak Yunan ordusu geri çekilirken, tıpkı Turgutlu’da da olduğu gibi, Urganlı’yı da ateşe vererek baştan aşağı yakmıştır.[7]
Tarih boyunca Ilıca kazasının/nahiyesinin merkezi olan Urganlı kasabası, Ahmetli köyünün hızla gelişerek büyümesi üzerine, bu özelliğini kaybetmiştir. 1928 yılından itibaren bölgenin artık ‘Ilıca’ değil, ‘Ahmetli Nahiyesi’ ismiyle anıldığı görülmektedir.[8] Urganlı ise bu tarihte Ahmetli nahiyesine bağlı olsa da, 1987 yılında Ahmetli’nin müstakil bir ilçe haline gelmesiyle, nahiyenin Akçapınar, Hisartepe, Musacalı, Urganlı ve Temrek köyleri Turgutlu’ya bağlanmış, Urganlı da Turgutlu’ya bağlı bir belde haline gelmiştir."
Hasan Deniz Çizmeci
[1] BOA. NFS.d. 2856. s. 27-38.
[2] BOA. ML.VRD.TMT.d. 2065. s.2-14.
[3] Ferhat Berber, “XIX. Yüzyıldan Cumhuriyet’e Turgutlu’nun İdari Taksimatı”, Uluslararası Turgutlu Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Turgutlu 2018, C:2. s.546.
[4] Genelkurmay ATASE Arşivi 92-42-AE.
[5] Mehmet Gökyayla-Rabia Akgüvenç-Hasancan Eralaca, Milli Mücadele Döneminde Turgutlu, Turgutlu Belediyesi Kültür Yayınları, Turgutlu 2021, s.166.
[6] Gökyayla-Özgüvenç-Eralaca, a.g.e., s.183-185.
[7] Halide Edip Adıvar, İzmir’den Bursa’ya, Atlas Kitapevi, 3. Baskı, İstanbul (tarihsiz), s.72.
[8] Türkiye Cumhuriyeti Dâhiliye Vekâleti, Son Teşkilat-ı Mülkiyede Köylerimizin Adları 1928, s.981-982.